Türkiye ile ABD arasında krize yol açan S-400 Hava Savunma Sistemi’nin ilk partisi, 12 Temmuz’da hava yoluyla Türkiye’ye ulaştı. Rusya’dan yapılan sevkiyatın ikinci aşaması ise 15 Eylül’de ikinci bataryanın teslim edilmesiyle tamamlandı. Uzmanlara göre sistemin tam anlamıyla operasyonel hale gelmesi en az altı ay sürecek.

Peki, S-400 Hava Savunma Sistemi Türkiye’yi ne ölçüde koruyabilecek? Bu gelişmiş sistem hangi tehditleri bertaraf etme kapasitesine sahip?

Türkiye’nin satın aldığı S-400 Hava Savunma Sisteminde kullanılacak füze tipleri hakkında net bir bilgi yok. S-400 sistemi çok farklı özelliklerde ve niteliklerde füzeler kullanabilen bir sistem. S-300 sisteminin devamı olan S-400’ler eski sistemin füzelerini kullanabildikleri gibi kendi jenerasyona ait füzeleride kullanmaktadır.

S-400’ün 150-250 kilometre bandına oturan füze ailesini kullanırken bunun ötesinde daha uzun menzilli hedefelere yani 380 kilometre uzaklıktaki hedeflere kullanılan 40N6E adını verdikleri bir füze tipi mevcuttur. Bu füze Rusya tarafından uzun süren geliştirme safhasından sonra yeni hizmete giremeye başladı. Şu ana kadar 40N6E füzesinin ihracat versiyonunu müşterilerine verdiklerine dair herhangi bir bilgi yok.

Türkiye’ye teslim edilmesi beklenen S-400 füzelerinin 150 ila 250 kilometre menzile sahip olması öngörülüyor. Ancak bazı kaynaklar, menzili 380 kilometreye kadar çıkan 40N6E ihracat versiyonunun da teslim edilebileceği ihtimaline dikkat çekiyor. Türkiye’nin satın aldığı S-400 sisteminin tam konfigürasyonu ise hâlâ netlik kazanmış değil. Ancak kesin olan bir şey var ki; bu sistem, Rusya’nın kendi silahlı kuvvetleri için kullandığı versiyonla birebir aynı özellikleri taşımayacak.

Rusya’nın genel politikası, savunma sistemlerini müşterinin taleplerine ve kendi stratejik önceliklerine göre şekillendirmesi yönünde. Bu bağlamda, Rusya da tıpkı ABD gibi, ihracat için sunduğu savunma sistemlerinin teknik kapasitelerini belirli ölçüde sınırlandırarak pazara sunmaktadır.

Bir diğer önemli husus ise bu tür gelişmiş silah sistemlerinin milyonlarca satır yazılımla çalışıyor olmasıdır. Bu yazılımların içinde, kullanıcı ülkenin farkında olmadığı ancak üretici ülkenin bildiği bazı güvenlik açıkları ya da kasıtlı olarak bırakılmış “arka kapılar” bulunabileceği uzmanlar tarafından dile getirilmektedir.

S-400 HAVA SAVUNMA SİSTEMİ TÜRKİYE’Yİ HANGİ TEHDİTLERDEN KORUYACAK ?

S-400 hava savunma sistemi, kısa menzilli balistik füzelere (SRBM) karşı Türkiye’ye sınırlı ölçüde koruma sağlayabilir. Sistem, bu tür tehditleri tespit edip angaje olabilecek radar ve füze altyapısına sahiptir. Ancak orta ve uzun menzilli balistik füzelere (MRBM ve IRBM) karşı etkisi daha sınırlıdır. Özellikle 600 kilometre ve üzeri menzilden fırlatılan balistik füzeler, yüksek hız ve irtifa nedeniyle sistemin tespit ve angajman kabiliyetlerini zorlamaktadır.

S-400’ün radar sistemi balistik füzeleri yaklaşık 230 ila 380 kilometre mesafeden tespit edebilse de, bu menziller sistemin angajman kapasitesiyle örtüşmemektedir. Dolayısıyla, 1000 kilometre ve üzeri menzile sahip füzeler söz konusu olduğunda, sistemin savunma etkisi ciddi biçimde azalmaktadır. Bu nedenle S-400, stratejik düzeydeki balistik füze tehditlerine karşı tek başına yeterli bir koruma sunmamakta; bu tür tehditler için daha gelişmiş sistemlere (örneğin S-500 veya THAAD gibi) ihtiyaç duyulmaktadır.

S-400 hava savunma sistemi, seyir füzelerine karşı belirli ölçüde etkili olabilse de, bu etkinlik birçok teknik ve operasyonel faktöre bağlıdır. Seyir füzeleri genellikle alçak irtifadan, araziye paralel uçuş profiliyle ilerledikleri için radarlar tarafından erken tespit edilmeleri oldukça zordur. Bu durum, özellikle dağlık ve karmaşık coğrafyalarda S-400 gibi sistemlerin tepki süresini ciddi şekilde kısıtlar.

S-400 sistemi bağımsız (stand-alone) olarak çalıştığında, çevresel engeller nedeniyle radarlarının görüş alanı kısıtlanabilir. Bu da, alçaktan gelen seyir füzelerinin ancak hedefe çok yaklaştıklarında tespit edilebilmesine neden olur. Bu senaryoda sistem, kendini ve yakın çevresini belli ölçüde koruyabilir; ancak geniş bir coğrafi alanı kapsayan etkin bir savunma sağlaması mümkün değildir.

S-400’ün seyir füzelerine karşı etkinliğini artırmak için, sistemin erken uyarı radarları, hava gözetleme uçakları (AWACS) ve entegre komuta-kontrol ağıyla desteklenmesi büyük önem taşır. Modern hava savunma konseptlerinde, tek bir sistemin tüm tehditlere karşı tam koruma sağlaması beklenmez; bu nedenle S-400’ün de çok katmanlı bir savunma mimarisine entegre edilmesi gereklidir.

S-400 hava savunma sistemi, yüksek irtifada uçan hedeflere karşı oldukça etkili olsa da, alçak irtifadan gelen uzun menzilli ‘stand-off’ mühimmat taşıyan savaş uçaklarına karşı sınırlı bir koruma sağlayabilir. Bu tür uçaklar, genellikle S-400’ün angajman menziline girmeden mühimmatlarını ateşleyebilmekte, böylece sistemin müdahale imkanını ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca bu uçaklar alçak irtifadan uçtuklarında, sistemin radar kapsama alanından kaçınarak geç tespit edilmelerine neden olabilirler.

Seyir füzeleri gibi alçak irtifalı tehditler için bu durum daha da kritiktir. S-400, entegre bir hava savunma ağına bağlı olmadan yani bağımsız (stand-alone) modda çalıştığında yalnızca kendi radar sistemine dayanır. Bu durumda radar ufku engeli nedeniyle alçak irtifadan gelen seyir füzeleri sistem tarafından ancak hedefe çok yaklaştıklarında tespit edilebilir. Bu da tepki süresini kısaltır ve savunma etkinliğini ciddi şekilde sınırlar.

Hava soluyan hedefeleri ( uçaklar, helikopterler, İHA, v.b.) ele aldığımızda, eğer bu hedefler orta ve yüksek irtifalarda ise ister yakın olsun ister uzak olsun S-400 füze sistemi bu hedeflere etkili olacaktır. S-400’ün en etkili olduğu grub hava soluyan hedeflerdir. Orta ve yüksek irtifadaki hava soluyan hedeflere dünyada en etkin savunma sistemi S-400’dür.

Fakat bu irtifalarda uçan bir gelişmiş savaş uçağı ise kendi kendini koruyabilen sistemeler veya manevra kabiliyeti var ise 380 km menzilde S-400 sistemleri yine iş göremeyecektir. Çünkü füzenin üzerinde o uzaklıkta çok az enerji kalacaktır ve hızlı manevra yapan savaş uçakları takip edemeyerek etkisiz kalacaktır.

S-400 füze savunma sistemi alındığında bütün hava savunma sistem ihtiyaçları karşılamamız mümkün olmayacaktır. Türkiye’nin güney veya doğu bölgelerini tamamını tam anlamıyla korumada etkili olmayacaktır. Zaten bu dünyada bu şekilde koruma yapacak tek bir sistem de yoktur.

S-400 sistemini güneyde konuşlandırdığımızı varsayarsak, Suriye sınırı ,Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ı gibi bir alanı kapatabiliriz.Bu alandaki hedeflere gayet ciddi bir tehdit oluşturabiliriz.Fakat bunu yaparken bu alanı kendi kullanımınızıda kapatmış oluruz. O bölgeye kendi dost hava unsurlarınızında giriş ve çıkışları tehlikeli hale sokmuş olursunuz. Örneğin geçtiğimiz aylada Rusya’nın IL-20 casus uçağı bu sebebden dolayı dost ateşi ile düşürülmesi, yine Malezya Hava Yolları’na ait yolcu uçağı Rus Hava Savunma sistemleri tarafından Ukrayna’da düşürülemesi gibi örnekler sırılayabiliriz. Hava gücünü, sınırlarımızda ve ötresinde aktif olarak kullanan Türkiye için S-400 sistemi ciddi bir dezavantaj oluşturacaktır.

Türkiye’nin mevcut hava savunma sistemi yapılanması 1960’lı yıllardan bu yana NATO teknolojileri ve alt yapısı ile uyumlu dizayn edilmiştir. S-400’lerin mevcut hava savunma sistemine oturmamaktadır.Hava sistemine entegre etmek için ciddi çaba harcanması ve aşılması zor engelleri ortadan kaldırmak gerekir. Komuta kontrol sistemini millileştirir, dost tanıma sistemini değiştirebilirsiniz fakat bunların hepsi maliyet, zaman, belirsizlik ortaya çıkaracaktır, bunu da iyi hesaplamak gerekir.

S-400 Hava Savunma Sisteminin uygunluğu konusunda bazı şüpheler ortaya çıkmaktadır. Açık kaynaklar ve Kamu ile paylaşılan bilgiler ışığında S-400’ün birbirine bağlı hava savunma sistemine oturmadığı taktirde performansını ciddi manada azaltacak bazı belirsizlikler vardır. Suriye’de son iki yıl içerisinde ABD ve müttefiklerin bir çok seyir füzesi saldırısı oldu. İsrail ise hemen hemen her ay saldırılar düzenledi. Fakat Suriye’de konuşlu S-400 ve S-300 Hava Savunma Sistemlerini bu saldırlara karşı kullanılmadı veya kullanılmak istesede seyir füzelerine karşı etkili olamadı.

ABD ve Müttefiklerinin 2016 yılında gerçekleştirdiği seyir füzesi saldırısında, füzeler S-400 bataryalarının 150 kilometre yakınından geçti. Rusya saldırının hemen ardından bölgeye iki adet Havadan İhbar Kontrol (HİK) uçağı getirdi. Bu da bize Rusya’nın S-400’ler ile HİK’lerin birlikte çalışması ihtiyacı olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de bulunan S-400’leri Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan Havadan Erken İhbar ve Kontrol (HİK) uçaklarına entegre edemediğimizden, böyle bir ciddi tehdit ile karşılaştığımızda operasyonel olarak bazı olumsuzlukları baştan kabul etmek zorunda kalmış olacağız.

HAVA SAVUNMA SİSTEMİNE ENTEGRE OLAMAYAN S-400 NE KADAR ETKİLİ SAVUNMA YAPABİLİR ?

Modern bir Hava Savunma sisteminde seyir füzesi ve balistik füze tehdidine karşı, kısa menzilli hava savunma sistemleriyle HİK (AWACS) uçaklarınca yönlendirilen savaş uçakları ve hatta NATO’nun füze savunma unsurlarının devreye girmesi gerekecektir.

Bu sistemin çalışması için tüm unsurların birbirleriyle anında ve yoğun iletişim ve veri alışverişi içerisinde bulunabilmesi gerekmektedir.Fakat elimizdeki S-400’ler “stand-alone” yani tek başına kullanılacağından NATO’nun komuta-kontrol-haberleşme omurgasının yanısıra, NATO ile ilintili milli komuta-kontrol-haberleşme ağının bazı unsurlarından S-400’ler istifade edemeyecektir.

S-400’ler sadece kendi radarlarının tespit ettiği hedeflere füze fırlatabilecek, ama diğer sensörlerin, örneği havadaki HİK uçaklarının veya NATO’ya ait erken ihbar radarlarının gördüğü, ama S-400’ün kendi radarının göremediği hedeflere angaje olamayacaktır.

Havadaki uçaklarla hedef bilgisi paylaşımı ve tahsisini mümkün kılan NATO’ya ait Link-16 sisteminin ve Mod-5 dost-düşman sorgulama sisteminin S-400’lere entegre edilemeyecek olmasının da, havadaki dost unsurlar açısından ciddi bir “dost ateşi” tehlikesi yaratacağı unutulmamalıdır.

S-400’lerin tek başına kullanılması sadece S-400 değil diğer tüm hava savunma sistemlerinin füzesavar kabiliyeti neredeyse sıfırlanmaktadır. Fırlatılan balistik füze S-400’ün radar menzili dışında kalacağından, ilk tespit ve uyarının uzaydaki erken ihbar uydularınca yapılması, füzenin yaklaşma açısı ve radar menziline giriş anının da S-400 önceden ulaştırılması gerekmektedir.

Aksi takdirde, radar kesit alanı çok küçük olan balistik füze başlığını S-400 kendi radarıyla görene kadar beklediğinde iş işten geçmekte ve angajman için yeterli reaksiyon süresi kalmamaktadır. Türkiye’nin uzaydaki uyduları erken ihbar amaçlı değildir ve balistik füze saldırılarına ait uyarılar sadece ABD uydularından ve NATO üzerinden alınabilmektedir. Dolayısıyla, NATO veri ağına entegre olamayacak S-400’lerin balistik füzeleri durdurabileceği varsayımı, hoş ama boş bir hayalden öteye geçemeyecektir.

Kaynak: Dr. Sıtkı Egeli, İzmir Ekonomi Üniversitesi Analiz, Kokpit, S-400 alımı, hava savunması, füze savunması, NATO: Mitler ve Gerçekler, Dergipark, Ajanslar, NATO,

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here