Katar Başbakanı, İsrail’in kullandığı silahların radarları atlattığını belirterek misilleme sözü verdi. Analistler, uzun menzilli füzelerin Katar hava sahası dışından ateşlendiğini düşünüyor. Ancak küçük ordusu nedeniyle Doha’nın askeri yanıt kapasitesi sınırlı.
Çarşamba günü, ABD’nin en gelişmiş hava savunma sistemlerine sahip ve Washington’un yakın müttefiki olan Katar’ın, İsrail’in önceden uyarı olmadan düzenlediği saldırıyı nasıl durduramadığına dair sorular arttı.
Uzmanlar, Basra Körfezi üzerinden Katar hava sahası dışından ateşlenen uzun menzilli hassas mühimmat veya süpersonik standoff füzeleri ihtimaline dikkat çekiyor. AP’ye konuşan İsrailli bir yetkili, operasyonda yaklaşık 10 uçak ve 10 mühimmat kullanıldığını açıkladı. Bu taktik, Katar’ın Patriot ve THAAD savunma sistemlerinin tepkisini sınırlayarak başarı şansını artırmış görünüyor.
İsrail, 15 savaş jetiyle Doha’nın en yoğun yerleşim alanlarından birindeki bir rezidansı havadan füzelerle vurdu. “Hayalet gibi” gerçekleşen saldırıya karşı Katar’ın gelişmiş hava savunma sistemleri (Patriot, NASAMS, Rapier, Roland) ve savaş uçakları (F-15, Eurofighter, Rafale) tepki veremedi. Bu durum, Katar’ın askeri caydırıcılığını ve güvenlik protokollerini sorgulattı.
ABD’nin bölgedeki en büyük üssü olan El Udeid Hava Üssü’ne rağmen saldırıya müdahale edilmedi. Wall Street Journal, ABD’nin saldırıdan önceden haberdar olduğuna dair iddiaları gündeme taşıdı. İsrail basını, operasyonun “Amerikan yardımı ve onayıyla” yapıldığını yazdı. Netanyahu’nun bu haberi hızla yalanlaması tartışmayı büyüttü. İngiliz ve Fransız üslerinin saldırıyı tespit edip engelleyebilecekken hareketsiz kaldığı da ileri sürüldü. İnternette dolaşan iddialara göre İsrail jetlerine havada yakıt ikmali İngiliz uçakları tarafından yapıldı ve bu uçaklar Katar’daki İngiliz üssünden kalktı.
Katar Emiri Al Thani, saldırıyı “bölgedeki güvenliği istikrarsızlaştırmayı amaçlayan bir İsrail terör eylemi” olarak tanımlayarak, “Kritik bir noktadayız, bir yanıt verilmeli” dedi. Ancak yanıtın ne şekilde olacağı açıklanmadı. Katarlı yetkililer, BM Güvenlik Konseyi toplantısında diplomatik tepki verilebileceğini, askeri bir karşılığın ise düşük ihtimal olduğunu belirtti.
Katar, ABD’nin en büyük hava üssü Al Udeid’e ev sahipliği yapıyor. Bu kritik bölgede gerçekleşen saldırı, dost kuvvetlerin ayrımı (deconfliction) ve ABD personelinin güvenliği açısından ciddi risk oluşturdu. Beyaz Saray, saldırıyı “talihsiz ve stratejik açıdan gereksiz” olarak nitelendirerek İsrail’i uyardı. Washington Post ve Reuters, saldırının ABD–İsrail ilişkilerinde sürtüşme yarattığını ve Körfez diplomasisini karmaşıklaştırdığını bildirdi.
Zenginliği ve modern silah alımlarına rağmen Katar, Emirlik Muhafızları da dahil olmak üzere yaklaşık 15.000 askerle Körfez’in en küçük ordularından birine sahip. 2013’ten bu yana 18–35 yaş arası erkekler için zorunlu askerlik uygulanıyor; eğitim ve öğrenime bağlı olarak dört aydan bir yıla kadar sürebiliyor. Kadınlar gönüllü olarak katılabiliyor ve subay veya pilot olarak görev alabiliyor.
Analistler, Katar’ın insan gücü eksikliği nedeniyle çoğu Pakistan ve Ürdün’den gelen yabancı askerlere bağımlı olduğunu vurguluyor. Hükümetler, bu bağımlılığın boyutunu gizli tutuyor.
2017’de Bahreyn, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin Doha ile diplomatik ilişkileri kesmesiyle başlayan krizden bu yana Katar, ordusunu hızla modernize etti. Hava kuvvetleri, 12 eski jetten ABD, Fransa ve İngiltere’den alınan düzinelerce yeni savaş uçağına geçti ve yaklaşık 100 uçak hedefleniyor. Ordu, Alman ve Türk zırhlı araçları ile topçu sistemlerini filosuna kattı; donanma ise İtalya ve Türkiye’den korvetler ve devriye gemileri edindi.
Buna rağmen Salı günkü saldırı, en gelişmiş sistemlerin bile sınırlı olduğunu gösterdi. Katar liderliği, saldırıyı egemenliğe doğrudan bir ihlal olarak nitelendirerek izleyeceği yolu tartışıyor. Uzmanlara göre Doha saldırısı, İsrail Hava Kuvvetleri’nin uzun menzilli operasyon kapasitesini ve elektronik harp kabiliyetlerini göstermesi bakımından güçlü bir “gözdağı” oldu. Ancak bu hamle, rehine diplomasisi, ABD ile koordinasyon ve Körfez güvenliği açısından yeni riskler doğurdu.
Katar’a yönelik saldırı yalnızca askeri bir eylem değil; bölgesel dengeleri, uluslararası ittifakları ve barış müzakerelerini etkileyen çok boyutlu bir kriz olarak değerlendiriliyor. Katar’ın tepkisizliği, ABD’nin tartışmalı rolü ve İsrail’in agresif tutumu, Orta Doğu’daki istikrarsızlığın daha da derinleşebileceğine işaret ediyor.