Türk Hava Kuvvetleri’nin F-16 Block 70 ve potansiyel Eurofighter Typhoon alımları gündemdeyken, Ankara’nın F-35 programına yeniden katılma umudu da sürüyor. Ancak bu karmaşık tablo içinde KAAN projesinin önceliği belirginleşiyor.
KAAN, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştiriliyor. Proje, Ankara’daki son teknolojiye sahip nihai montaj hattında (FAL) ilerliyor. Tesise bitişik program ofisinde mühendisler tasarımı geliştirirken, yeni rüzgar tüneli ve düşük radar görünürlüğüne sahip yerli boya uygulama tesisleri de faaliyete geçmeye hazırlanıyor.
TUSAŞ Genel Müdürü Mehmet Demiroğlu, Aviation Week’e verdiği röportajda, bu altyapının uygun maliyetli olduğunu ve Türkiye’nin kendi savaş uçağını üretme kararlılığının göstergesi olduğunu vurguladı.
Genel Müdür Demiroğlu, “F-35 ya da Eurofighter gibi platformlara sahip olunsa dahi, uzun vadeli bağımsızlık için yerli savunma teknolojilerine ihtiyaç var,” diyen Demiroğlu, Türkiye’nin savunma kabiliyetini geleceğe taşımayı hedeflediklerini belirtti.
KAAN, çift motorlu ve düşük görünürlüklü bir beşinci nesil savaş uçağı olarak geliştiriliyor. Lockheed Martin F-22’ye benzerliğiyle dikkat çeken platformun uzunluğu 20,3 metre, azami kalkış ağırlığı ise 34 ton. Uçak; biri gövde altında, diğer ikisi hava girişlerinin yanlarında olmak üzere üç silah bölmesiyle donatılıyor. %80-90 oranında yerli bileşenler içeren uçakta, ASELSAN üretimi aviyonikler ve sensörler kullanılıyor.
İlk bileşenleri FAL’da montajda olan P1 prototipiyle birlikte altı uçan prototipin üretimi planlanıyor. Statik ve yorulma testleri için iki ilave gövde daha hazırlanıyor. P0 prototipi ise yalnızca gösterim için tasarlanmışken uçuşa uygun hale getirilerek iki deneme uçuşu gerçekleştirdi.
“P1, P2 ve P3 üzerinde yoğunlaştık. Bu uçaklar mümkün olduğunca sık, uzun ve yüksek irtifada uçacak,” diyen Demiroğlu, sonraki prototiplerin P0’a benzer dış görünüme sahip olacağını ancak iç donanımda ciddi farklar barındıracağını söyledi.
Uçuş Testleri ve Radar Geliştirme Çalışmaları
TUSAŞ, KAAN’ın test sürecinde, sensör ve radar sistemlerini sınamak için Bombardier Global 6000 tipi bir iş jetinden oluşan “Uçuş Test Laboratuvarı”nı kullanıyor. Bu platform sayesinde, KAAN’a entegre edilmeden önce radar ve elektronik harp sistemlerinin performansı ölçülüyor.
Ayrıca KAAN’ın Anka-3 ve Baykar’ın Kızılelma platformlarıyla otonom görev paylaşımı yapabileceği senaryolar da geliştiriliyor. Demiroğlu, KAAN’ın gerektiğinde ön cephede bulunacağını ancak çevresinde destekleyici insansız hava araçları olacağını vurguluyor.
Motor Geliştirme ve Uluslararası İşbirliği
İlk etapta KAAN, F-16’larda kullanılan General Electric F110 motorlarıyla uçacak. Ancak TUSAŞ, TRMotor ve TEI iş birliğiyle yerli bir motor geliştirmeyi sürdürüyor. Amaç, daha yüksek itki gücüne sahip ve ITAR (ABD Silah Trafiği Düzenlemeleri) kısıtlamalarından bağımsız bir güç sistemi elde etmek. Demiroğlu, bu motorun ön tasarım incelemesinin yıl sonunda tamamlanacağını ve 2029’a kadar uçan bir yerli motor prototipi hedeflediklerini açıkladı.
Eğer bir savunma sisteminde ABD üretimi parça ya da teknoloji varsa, bu sistemin başka bir ülkeye satılması için ABD’nin onayı gerekir. Bu da dışa bağımlılığı ve ihracat kısıtlarını artırır. Bu yüzden KAAN gibi projelerde ITAR-free (ITAR’sız) yerli motor ve sistemler geliştirmek, bağımsız savunma sanayii için kritik önemdedir.
KAAN, Azerbaycan gibi dost ülkelerin ilgisini çekmiş durumda. 2023’te TUSAŞ ve Azerbaycan Savunma Bakanlığı KAAN üretimi konusunda bir işbirliği protokolü imzaladı. Bu iş birliği henüz resmiyet kazanmasa da Bakü’nün Ankara ile olan yakın ilişkileri, projenin bölgesel etkisini artırıyor.
Demiroğlu,“Uluslararası ortaklık kaçınılmaz. Jeopolitik gelişmeler diğer ülkeleri cesur kararlar almaya zorlayabilir. KAAN’ın yalnızca Türkiye’nin değil, başka ülkelerin de geleceğine yön verecek bir platform olacak” ifadelerini kullandı.