Suriye’nin yeni Savunma Bakanı Murhaf Abu Kasra, ülkenin kuzeydoğusunda konuşlu ABD destekli (Suriye Demokratik Güçleri – SDG terör örgütü PKK/YPG) Suriye silahlı kuvvetleri içinde ayrı bir askeri blok oluşturma önerisini doğru bulmadığını açıkladı. Bakan, bu açıklamayı Pazar günü Şam’daki Savunma Bakanlığı’nda Reuters’a verdiği bir röportajda yaptı.

Suriye Demokratik Güçleri, 14 yıllık iç savaş boyunca yarı özerk bir bölge oluşturdu ve şu anda Şam’daki yeni yönetimle müzakerelerde bulunuyor. SDG lideri Mazlum Abdi, Suudi Arabistan’ın Asharq News kanalına verdiği röportajda, Savunma Bakanlığı’na entegrasyona açık olduklarını, ancak bunu kendi askeri bloklarını koruyarak gerçekleştirmek istediklerini belirtti. Ancak Abu Kasra, bu öneriye açıkça karşı çıktı ve şunları söyledi: “Savunma Bakanlığı’na bağlı olacaklar ve askeri düzende dağıtılacaklar. Ancak bakanlık içinde ayrı bir blok olarak kalmaları kabul edilemez. Bu, büyük bir kurumun işleyişine aykırı.”

Abu Kasra, 21 Aralık’ta Savunma Bakanı olarak atanmasının ardından önceliklerinden birinin, Suriye’deki farklı Esad karşıtı grupları birleşik bir komuta yapısına entegre etmek olduğunu ifade etti. Ancak SDG ile entegrasyon sürecinin zor geçtiğini belirten bakan, SDG liderlerini görüşmeleri ertelemekle suçladı ve bu grupların Savunma Bakanlığı’na dahil edilmesinin “Suriye devletinin bir hakkı” olduğunu vurguladı.

Abu Kasra, geçiş hükümetinin 1 Mart’a kadar görevde olacağını ve bu süre zarfında entegrasyon sürecini tamamlamayı hedeflediğini söyledi. Eleştiriler üzerine ise, güvenlik meselelerinin yeni devleti bu konulara öncelik vermeye zorladığını dile getirdi: “Zamana karşı yarışıyoruz ve her geçen gün kritik önemde.”

Yeni yönetim, bazı Mısırlı ve Ürdünlü yabancı savaşçılara rütbe verilmesi kararı nedeniyle eleştiri aldı. Abu Kasra, bu kararın tartışmalara neden olduğunu kabul etti, ancak yabancı savaşçıların iadesine dair bir talep bulunmadığını söyledi.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG-terör örgütü PKK/YPG), Türkiye ve Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) baskılarına rağmen ademi merkeziyetçi bir hükümet arayışını sürdürüyor. Deyr ez Zor merkezli bir gazeteci, SDG liderliğinin Rakka’dan temsilcilerle görüşerek, yönetim yetkilerinin artırılması karşılığında ademi merkeziyetçi bir hükümete destek vermelerini sağlamaya çalıştığını bildirdi.

SDG Komutanı Mazlum Abdi, ademi merkeziyetçi bir yönetim istediğini ve SDG’nin Suriye Savunma Bakanlığı’na bireysel düzeyde değil, askeri bir blok olarak entegre olmasını talep ettiğini ifade etti. Ancak bu durum, SDG’nin mevcut kapasitesini korumasını sağlayacağı için Türkiye’nin talepleriyle doğrudan çelişiyor.

SDG’nin Rakka’ya ulaşma çabası, Türkiye ve Suriye Ulusal Ordusu’nun (SMO) SDG topraklarına olası bir saldırısından önce yerel Arap desteğini güvence altına alma girişimi olarak değerlendiriliyor. Ancak Rakkalı temsilciler, SDG’nin teklifini reddederek, Suriye toprak bütünlüğü ve egemenliğine vurgu yaptı. Ayrıca temsilciler, SDG kontrolündeki diğer gruplarla birlikte halkın taleplerini ele alacak bir konferans düzenlenmesi çağrısında bulundu.

Rakka, Haseke ve Deyr ez Zor’da SDG kontrolü altında yaşayan Arap toplulukları, 8 Aralık’ta düzenlenen bir toplantıda Esad rejiminin düşmesinden bu yana SDG’den ayrıldıklarını duyurdu ve SDG yönetimine son verilmesi çağrısında bulundu.

ARKA PLAN 

Rakka, Haseke ve Deyr ez Zor bölgelerinde, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolü altında yaşayan Arap toplulukları, çeşitli taleplerde bulunmaktadır. Bu talepler arasında, kendi bölgelerinde daha fazla özerklik, yerel yönetimlerde daha etkin roller üstlenme ve SDG’nin merkeziyetçi politikalarının gevşetilmesi yer almaktadır. Özellikle Deyr ez Zor’da, Arap aşiretleri SDG’nin baskıcı uygulamalarına karşı tepkilerini dile getirmiş ve yerel yönetimlerde daha fazla söz hakkı talep etmişlerdir.

Nüfus dağılımına bakıldığında, bu bölgelerde Arap nüfusunun önemli bir çoğunluk oluşturduğu görülmektedir. Örneğin, Deyr ez Zor ilinde yaşayan halkın tamamı Araplardan oluşmaktadır.

Rakka ve Haseke illerinde de benzer şekilde Arap nüfusu ağırlıktadır. Bu demografik yapı, Arap topluluklarının yerel yönetimlerde daha fazla temsil edilme isteklerini güçlendirmektedir.

Sonuç olarak, Rakka, Haseke ve Deyr ez Zor’daki Arap toplulukları, kendi bölgelerinde daha fazla özerklik ve yerel yönetimlerde etkin roller talep etmektedir. Bu talepler, bölgedeki demografik yapının da bir yansımasıdır.

Ademi merkeziyetçi yönetim, merkezi hükümetin yetkilerinin bir kısmının yerel yönetimlere veya bölgelere devredildiği bir yönetim modelidir. Bu sistemde, yerel yönetimler belirli konularda bağımsız karar alma yetkisine sahip olur ve merkezi hükümete tam anlamıyla bağlı olmazlar. Ademi merkeziyetçilik, genellikle daha etkili bir yerel yönetim sağlamak, yerel ihtiyaçlara hızlı yanıt vermek ve merkezi otoritenin yükünü azaltmak amacıyla tercih edilir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here