ABD Başkanı Donald Trump, bu hafta kamuoyuna açıkladığı “Golden Dome” füze savunma projesi ile ülke genelini hipersonik silahlar, seyir füzeleri ve nükleer başlıklı balistik füzelere karşı korumayı hedefliyor.

İsrail’in kısa menzilli tehditleri bertaraf eden ünlü “Iron Dome” sisteminden esinlenen projenin ismi, beklentilerin yüksekliğine işaret ediyor. Ancak hedef çok daha büyük: ABD anakarasını her türlü füze saldırısına karşı neredeyse “tam başarı” ile savunmak.

Trump’ın açıklamasına göre, proje için Kongre’den önce 25 milyar dolarlık bir başlangıç ödeneği talep edilecek, ardından üç yıl içinde toplam maliyetin 200 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Projenin mevcut başkanlık dönemi içerisinde tamamlanacağı ve %100’e yakın başarı oranıyla çalışacağı iddia ediliyor.

Teknik Zorluklar ve Ekonomik Gerçeklik

Golden Dome projesi, uzay tabanlı önleme sistemleri de dahil olmak üzere çok katmanlı bir savunma altyapısını öngörüyor. Ancak bu tür sistemlerin geliştirilmesi, yalnızca teknolojik değil aynı zamanda ekonomik açıdan da büyük engeller barındırıyor.

Trump’ın 27 Ocak 2025 tarihli 14186 sayılı Başkanlık Kararnamesi’ne göre, Savunma Bakanlığı 60 gün içinde hipersonik ve balistik füzelere karşı kapsamlı bir savunma planı sunmakla yükümlü. Bu plan uzay tabanlı önleyiciler, son safha savunma sistemleri ve kinetik olmayan yeteneklerin entegrasyonunu da kapsıyor.

Ancak uzaydan fırlatılan önleyiciler fikri yeni değil. Reagan döneminde ortaya atılan “Yıldız Savaşları” konsepti, yüksek maliyetler ve teknik zorluklar nedeniyle rafa kaldırılmıştı. Bugün özel uzay şirketlerinin devreye girmesiyle fırlatma maliyetleri düşse de, önleme sistemlerinin geliştirilmesi ve yerleştirilmesi hâlâ son derece pahalı.

Kongre Bütçe Ofisi’ne göre, yalnızca Kuzey Kore tehdidine karşı etkili bir sistemin 20 yıllık maliyeti 160 ila 540 milyar dolar arasında olabilir. Çin ve Rusya gibi daha büyük cephaneliklere karşı kurulan sistemler ise trilyon doları aşan bütçeler gerektirir.

Siyasi ve Jeostratejik Riskler

Teknolojik ve finansal zorlukların yanında, Golden Dome’un jeopolitik etkileri de endişe verici boyutta. Çin ve Rusya, ABD’nin stratejik savunma kapasitesini artırma çabalarına kayıtsız kalmayacaktır. Bu ülkeler ya kendi nükleer cephaneliklerini büyütecek ya da anti-uydu sistemleri gibi karşı önlemler geliştirecektir.

Bazı savunma uzmanları bu tür projelerin teknik açıdan imkânsız olduğunu savunurken, bazıları ise tam aksine uygulanabilir olması durumunda küresel nükleer dengeleri tehdit ettiğini öne sürüyor. Özellikle uzay tabanlı sistemler, nükleer caydırıcılık doktrinlerini doğrudan etkileyebilir.

Alternatifler ve Fırsat Maliyeti

Golden Dome’un hayata geçmesi için önerilen bütçe, mevcut ve daha uygulanabilir sistemlerden kaynakların çekilmesi anlamına geliyor. Örneğin, bir uzay tabanlı önleme füzesinin maliyetiyle 25 ila 75 adet PAC-3 MSE gibi kanıtlanmış sistemler satın alınabilir.

Çin’in gemi, denizaltı ve hava tabanlı konvansiyonel füze tehdidine karşı etkili savunma için ABD kıyılarına ve kritik iç bölgelere konuşlandırılacak çok katmanlı bir savunma mimarisi, şu anda daha gerçekçi bir yatırım olarak öne çıkıyor.

Sonuç: Prestij mi, Stratejik Sapma mı?

Golden Dome, teknik olarak etkileyici, politik olarak iddialı ve ekonomik olarak tartışmalı bir mega proje. Ancak fırsat maliyetleri, stratejik riskleri ve gerçekçilikten uzak başarı iddiaları, bu sistemin uygulanabilirliğini ciddi şekilde sorgulatıyor. ABD için en büyük tehdit, belki de gerçekçi savunma önceliklerinden uzaklaşarak bütçe ve dikkatini yutan bir “savunma illüzyonuna” kapılmak olabilir.

Kaynak: hartpunkt

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here