Missouri’deki Whiteman Hava Üssü’nden 21 Haziran’da kalkan B-2 bombardıman uçakları, İran’ın Fordow ve Natanz nükleer tesislerini vurmak için 37 saatlik bir gidiş-dönüş uçuşu gerçekleştirdi. Aynı zamanda, Basra Körfezi’nde konuşlu bir denizaltıdan Natanz ve İsfahan’a 30 adet Tomahawk seyir füzesi fırlatıldı. Operasyon, bombardıman uçaklarını İran’a kadar destekleyen çok sayıda hava ikmal, keşif ve savaş uçağıyla koordine edildi.

Ancak dikkatlice bakıldığında dikkat çeken bir durum ortaya çıkıyor: Bu operasyonlara katılan uçakların çoğu, Orta Doğu’daki büyük ABD hava üslerinden değil, başka noktalardan kalkmış görünüyor — veya kalktılarsa da bu bilgi özenle gizlenmiş. Bunun nedeni, Körfez ülkelerinin İran’la ilişkilerini korumak istemesi ya da ABD’ye üs kullanım izni vermemeleri olabilir. Ancak hangi neden geçerli olursa olsun, sonuç değişmiyor: ABD Başkanı İran’a karşı harekete geçmeye karar verdiğinde, bölgede konuşlu 40.000 Amerikan askeri ve milyarlarca dolarlık teçhizatın rolü oldukça sınırlı kaldı.

Güçlü Görünen Bir Zayıflık

Daha da çarpıcısı, saldırıdan 36 saat sonra İran, Katar’daki al-Udeid Hava Üssü’ne füze saldırısıyla karşılık verdi. Bu saldırı engellendi ve can kaybı yaşanmadı, ancak çoğu uçak üs dışına taşındı; Bahreyn’deki ABD deniz üssündeki gemiler güvenlik gerekçesiyle açık denize çıktı. Bu olay, Beyaz Saray ve Pentagon için ciddi bir uyarı niteliği taşımalı. ABD’nin bölgedeki askeri varlığı, getirdiği faydadan çok risk barındırıyor. Artık bu güçlerin büyük bölümünü kalıcı şekilde geri çekmenin zamanı geldi.

ABD’nin Kalıcı Askeri Mevcudiyeti ve Maliyetleri

ABD, on yıllardır Basra Körfezi ve Levant bölgesine yayılmış askeri üslerde on binlerce asker bulunduruyor. Bu varlık, 1991 Körfez Savaşı ve 2003 Irak işgalinin ardından genişledi ancak bugüne kadar kapsamlı bir çekilme süreci başlatılmadı. ABD askerleri, uçakları ve gemileri bölgenin adeta kalıcı unsurları haline geldi.

Ancak bu durum her zaman işe yarar olmadı. ABD’li komutanlar çoğu zaman faaliyet alanları, personel sayısı ve üs kullanımı açısından kısıtlamalarla karşılaştı. Midnight Hammer Operasyonu da bu kısıtlamaların ABD’nin hareket kabiliyetini nasıl engellediğine bir örnek oldu. 2003’te Türkiye’nin hava sahasını kullanma izni vermemesi nedeniyle Irak’taki operasyon planları ciddi şekilde değiştirilmek zorunda kalmıştı.

Ekonomik ve Stratejik Riskler

Bölgedeki Amerikan varlığı, barış zamanında bile yılda on milyarlarca dolara mal oluyor. Elbette bu maliyetin bir kısmı güçler ABD içinde konuşlanmış olsa da oluşurdu, ancak yurt dışındaki birliklerin daha gelişmiş savunma sistemlerine ve tahkim edilmiş altyapılara ihtiyaç duyması ek maliyetler yaratıyor.

Ayrıca 40.000 askerin bölgede bulunması, onları hem devlet hem de devlet dışı aktörlerin hedefi haline getiriyor. Bu tehdit, yalnızca son olaylara değil, geçmişteki acı deneyimlere de dayanıyor. 1983’te Beyrut’taki deniz piyade kışlası ve 1996’da Suudi Arabistan’daki Khobar Towers saldırıları Amerikalıların ölümüne neden olmuştu.

Daha Esnek Bir Güç Yapısına Geçiş

Pentagon, bu dengesizliği düzeltmek için bazı güçleri bölgeden çekebilir ve kalanların dağılımını yeniden şekillendirebilir. En öncelikli adım, en riskli bölgelerdeki birliklerin taşınması olmalı. Trump yönetimi Suriye’den çekilme planlarını açıklamıştı, bu süreç tamamlanmalı. Irak’taki asker sayısı azaltılmalı, İran’ın füze menzilinde olan Kuveyt gibi üslere ise son verilmeli.

Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Bahreyn ve Suudi Arabistan’daki kuvvetler ise daha güvenli merkezlere, örneğin Riyad yakınlarındaki Prens Sultan Hava Üssü’ne yoğunlaştırılabilir. Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısı sonrası gönderilen geçici kuvvetler, durum normale döndüğünde geri çekilmelidir.

“12 Günlük Savaş”tan Çıkarılan Ders

12 gün süren çatışmalarda hiçbir Amerikan vatandaşı hayatını kaybetmedi. Ancak bu süreç, mevcut askeri yapıdaki zayıflıkları açığa çıkardı. Operasyonun sonucu, Orta Doğu’daki geniş askeri varlığın ABD çıkarları açısından artık gerekli olmadığını net bir şekilde gösterdi. Şimdi bu fırsat değerlendirilmeli ve Washington uzun süredir yapamadığı bir adımı atmalıdır: Bölgedeki askeri varlığını rasyonel ve sınırlı hale getirmek.

Yukarıdaki makale, Washington Post’ta yayımlanmıştır. Makale, Savunma Bakanlığı’nın eski kıdemli danışmanı ve Irak Savaşı gazisi Dan Caldwell ile Savunma Öncelikleri (Defense Priorities) adlı düşünce kuruluşunda kıdemli araştırmacı ve askeri analiz direktörü olarak görev yapan Jennifer Kavanagh tarafından kaleme alınmıştır

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here