Modern hava savaşlarının kaderini belirleyen unsurlardan biri hava-hava füzeleri. Hindistan ve Pakistan, envanterlerindeki yüksek teknoloji ürünü mühimmatlarla bölgedeki hava üstünlüğü mücadelesini bir adım ileri taşıyor.

Hindistan ve Pakistan arasındaki hava sahası gerilimleri, artık yalnızca pilotların yetenekleriyle değil, taşıdıkları mühimmatın teknolojik üstünlüğüyle de belirleniyor. Özellikle uzun menzilli ve gelişmiş güdüm sistemlerine sahip hava-hava füzeleri (AAM), iki ülkenin hava kuvvetlerinin etkinliğinde kritik rol oynuyor. Ancak modern çatışmalarda, dost ateşi olayları, karadan havaya füze etkileri ve sosyal medyadaki bilgi kirliliği, sonuçların doğru analizini zorlaştırıyor.

HİNDİSTAN’IN HAVA-HAVA FÜZE ENVANTERİ

ASRAAM – Yakın Menzilde Ölümcül Vuruş

İngiltere menşeli MBDA AIM-132 ASRAAM, Tejas ve Jaguar gibi platformlara entegre edilmiştir. Kızılötesi güdümlü, yüksek manevra kabiliyetine sahip bu füze, 25 km’ye kadar etkili olabilen bir HOBS (High Off-Boresight) sistemine sahiptir.

HOBS, bir füzenin, fırlatıldığı uçağın doğrudan önünde olmayan hedeflere de kilitlenebilmesini sağlar. Geleneksel füzeler yalnızca uçağın burun yönüne yakın hedeflere kilitlenebilirken, HOBS özelliğine sahip füzeler, Uçağın ön görüş hattının çok dışındaki hedefleri vurabilir,Kask monteli hedefleme sistemleriyle entegre çalışarak pilotun baktığı hedefe yönlenebilir ve tki yönlendirme (thrust vectoring) teknolojisi sayesinde keskin manevralar yaparak hedefe ulaşabilir.

Astra – Hindistan’ın Yerli Cevabı

Hindistan’ın ilk yerli BVR (görüş ötesi) füzesi olan Astra, Su-30MKI uçaklarında aktif olarak kullanılıyor. Mach 4,5 hıza ulaşabilen füze, aktif radar arayıcı, veri bağlantısı ve ECCM yeteneklerine (elektronik harp ortamında (EH) çalışabilirlik) sahip. 61 mil (yaklaşık 98 km) menzile kadar yüksek manevra kabiliyetine sahip ve süpersonik hedefleri vurabilir.

Derby ER – Tejas’ın İsrailli Partneri

İsrail yapımı Derby ER, 100 km’ye kadar menziliyle dikkat çekiyor. Küresel hedefleme kabiliyeti ve LOAL (Lock-On After Launch) özelliği, onu BVR çatışmalar için güçlü kılıyor.

LOAL, füzenin hedefe fırlatılmadan önce kilitlenmek zorunda olmadan havaya atılmasına ve uçuş sırasında hedefi arayıp kilitlenmesine olanak tanır.

Rafale Savaş Uçağı (Dassault Aviation)

Meteor – Avrupa’nın Oyunu Değiştiren Silahı

Hindistan Hava Kuvvetleri’nin Rafale savaş uçaklarına entegre ettiği Meteor hava-hava füzesi, Avrupa’nın savunma sanayii konsorsiyumu MBDA tarafından geliştirilmiş olup, günümüzün en gelişmiş görüş ötesi angajman (BVR) yeteneklerine sahip sistemlerinden biridir.

Yaklaşık 200 kilometreye ulaşan menziliyle dikkat çeken Meteor, sahip olduğu ramjet motoru sayesinde bu menzilde dahi yüksek hız ve kinetik enerji koruyarak “kaçışsız bölge” (no-escape zone) kapasitesini rakiplerinden çok daha ileriye taşımaktadır. Geleneksel katı yakıt motorlarının aksine, ramjet motor Meteor’a uçuş boyunca itki kontrolü sağlayarak, hedefe yaklaşırken dahi yüksek manevra kabiliyetini ve terminal aşamada ölümcül vuruş enerjisini koruma avantajı sunar.

Meteor’un bir diğer kritik özelliği ise iki yönlü veri bağlantısıdır. Bu sistem, füzenin uçuşu sırasında fırlatma uçağından sürekli güncel hedef bilgisi almasını sağlarken, aynı zamanda pilotun füzenin durumu (yakıt, izleme durumu, hedef kilidi vb.) hakkında bilgi sahibi olmasına imkân tanır. Böylece, pilot gerektiğinde hedef değişikliği yapabilir veya ikinci bir füzeyi ateşleme kararı alabilir. Ayrıca Meteor, yüksek parazit bağışıklığına sahip aktif radar arayıcısıyla elektronik harp koşullarında dahi hedefe kilitlenmeye devam edebilmektedir.

MICA – Esneklik ve Çift Başlık Seçeneği

Radar ve IR güdüm başlıklarıyla gelen MICA, Rafale ve Mirage 2000 uçaklarında görev yapıyor. Yaklaşık 60 km menziliyle hem yakın hem orta menzilli çatışmalar için tercih ediliyor.

Python 5 – İt Dalaşı Ustası

Kask görüş sistemleriyle entegre çalışabilen Python 5, hedefe 360 derece kilitlenme kabiliyeti sunar. Yakın hava muharebelerinde Tejas uçaklarına büyük avantaj sağlar.

Hindistan Hava Kuvvetleri’ne ait bir Su-30MKI, sol kanadının altında inert R-73 (dış) ve R-77 (iç) füzeleri ile serbest düşüş bombası taşıyor.

Sovyet Mirası: R-27, R-73 ve R-77

Hindistan hâlâ Sovyet döneminden kalma R-27, R-73 ve R-77 füzelerini Su-30MKI ve MiG-29 platformlarında kullanıyor. Her üç füze de farklı güdüm sistemlerine ve menzil kapasitelerine sahip.

Bu füzeler, farklı güdüm sistemleri ve menzil kapasiteleriyle dikkat çekiyor. R-27 serisi, yarı aktif radar güdümlü (R-27R/ER) ve kızılötesi güdümlü (R-27T/ET) versiyonlara sahip olup, 50 ila 95 kilometre arasında değişen menziller sunuyor.

Yakın hava muharebelerinde etkinliğiyle bilinen R-73 ise kızılötesi güdüm, yüksek off-boresight (HOBS) kabiliyeti ve kaska monteli hedefleme sistemi ile öne çıkıyor; bu füze önden gelen hedeflere karşı yaklaşık 30, arkadan gelenlere karşı ise 14 kilometreye kadar menzile sahip.

Görüş ötesi çatışmalar için geliştirilen R-77 ise atalet navigasyonu, veri bağlantısı ve terminal aşamada aktif radar güdüm sistemiyle donatılmış durumda. Temel versiyonu yaklaşık 80 kilometre menzil sunan R-77, Hindistan’ın hava üstünlüğü stratejisinde hâlâ önemli bir rol oynuyor.

PAKİSTAN’IN HAVA-HAVA FÜZE KABİLİYETLERİ

AIM-9 Sidewinder – Güvenilir Klasik

Pakistan, F-16 filosunda AIM-9L ve AIM-9P modellerini kullanmaya devam ediyor. Kısa menzilde güvenilirlik sunan bu füzeler, AIM-9X’e kıyasla daha eski teknolojiye sahip.

Pakistan Hava Kuvvetleri, F-16 filosunun kısa menzilli hava-hava angajmanlarında AIM-9 Sidewinder ailesine güvenmeye devam ediyor. Envanterdeki modeller arasında AIM-9L ve daha eski versiyonlardan olan AIM-9P bulunuyor.

AIM-9L, her yönden angajmana imkân tanıyan ilk Sidewinder modeli olarak ısıya duyarlı kızılötesi arayıcı başlıkla donatılmış ve hedefin arkasından değil, önden de kilitlenebilme özelliğiyle dikkat çekmişti.

AIM-9P ise daha sınırlı görüş açısına sahip, düşük maliyetli bir versiyon olarak öne çıkıyor. Her iki model de gelişmiş karşı tedbir sistemlerine karşı sınırlı direnç gösterdiğinden, modern kızılötesi karşı önlemlerle (IRCM) donatılmış hedeflere karşı etkinliği AIM-9X gibi yeni nesil versiyonlara göre daha düşüktür. Buna rağmen, güvenilirlikleri, basit yapıları ve Pakistan’ın mevcut F-16 konfigürasyonlarıyla uyumları sayesinde operasyonel olarak hâlâ tercih edilmektedir.

ABD Hava Kuvvetleri’ne ait bir F-16C savaş uçağı, kanat ucunda bir AIM-120C AMRAAM, en dış kanat altı istasyonunda bir AIM-9L/M Sidewinder ve orta kanat altı istasyonunda bir AGM-88 HARM anti-radyasyon füzesi yüklü şekilde görülüyor.

AIM-120C-5 AMRAAM – Tartışmalı Güç

Pakistan Hava Kuvvetleri, F-16 savaş uçaklarında AIM-120C-5 AMRAAM (Advanced Medium-Range Air-to-Air Missile) füzelerini kullanıyor. Bu model, görüş ötesi (BVR) angajman kabiliyeti sunan aktif radar güdümlü bir sistem olup, yaklaşık 75 kilometre menzile sahiptir.

AMRAAM, uçuş sırasında veri bağlantısıyla rota güncellemeleri alabilir ve hedefe yaklaştığında terminal aşamada aktif radarını devreye sokar. C-5 varyantı, AIM-120 ailesinin modern ama en güncel olmayan sürümlerindendir; örneğin AIM-120D gibi iki yönlü veri bağlantısı ve üçüncü taraf hedefleme gibi gelişmiş yetenekleri bulunmaz.

Bu füze, özellikle Şubat 2019‘da Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan hava çatışmasında gündeme geldi. Hindistan, Pakistan’a ait bir F-16’nın AMRAAM fırlattığını ve bir Hint uçağını vurduğunu iddia etti. İddialarını desteklemek amacıyla, AIM-120C-5’e ait füze kalıntılarını kamuoyuna sundu. Bu durum, Pakistan’ın F-16 uçaklarını Hindistan’a karşı kullandığına dair güçlü bir kanıt olarak değerlendirildi. Ancak Pakistan, F-16’larının çatışmaya doğrudan katılmadığını ve hiçbir kayıp yaşanmadığını savundu.

Olay sadece askeri değil, diplomatik düzeyde de yankı uyandırdı. ABD’nin Pakistan’a F-16 satışı yaparken koyduğu koşullar arasında bu uçakların Hindistan’a karşı kullanılmaması yönünde dolaylı taahhütler yer alıyordu. Bu bağlamda, AMRAAM’ların çatışmada kullanılması, Washington’daki bazı siyasi çevrelerde tepkiye neden oldu ve Pakistan’a yönelik silah satışlarının geleceği sorgulanmaya başladı. Bugün hâlâ bu füzelerin aktif kullanımı, sadece taktik değil, aynı zamanda jeopolitik bir denge unsuru olarak değerlendiriliyor.

PL-12 (SD-10) – Çin’in AMRAAM Alternatifi

Çin tarafından geliştirilen PL-12, özellikle Pakistan’ın JF-17 Thunder ve J-10C savaş uçaklarında kullanılan orta menzilli, aktif radar güdümlü bir hava-hava füzesidir. Çin’in ABD yapımı AIM-120 AMRAAM’a doğrudan yanıt olarak 1990’lı yılların başında geliştirmeye başladığı PL-12, uçuşun ilk aşamalarında atalet güdümü ve veri bağlantısı ile yönlendirilir; terminal aşamada ise aktif radar arayıcı başlığı devreye girerek hedefe kilitlenir. Bu yapı, füzenin “ateşle ve unut” kabiliyetine sahip olmasını sağlar.

PL-12’nin menzili, kullanılan motor konfigürasyonuna göre değişiklik göstermekle birlikte yaklaşık 70 ila 100 kilometre arasında belirtilmektedir. İhracat versiyonu olan SD-10, Pakistan’a özel olarak JF-17 uçaklarında kullanılmak üzere tedarik edilmiştir ve bu varyantın menzilinin 60-70 kilometre civarında olduğu değerlendirilmektedir. İngiltere merkezli RUSI (Royal United Services Institute) tarafından yapılan analizlerde, PL-12’nin performansı AIM-120B ile AIM-120C-5 arasında konumlandırılmıştır.

Teknik açıdan PL-12, yüksek hızlı hedefleri vurmak üzere tasarlanmış olup, elektronik karşı tedbirlere karşı sınırlı düzeyde koruma sağlar. Ancak yeni nesil tehditlere karşı ECCM kabiliyetleri açısından sınırlı olduğu değerlendirilmektedir. Yine de düşük maliyeti ve Çin yapımı platformlarla tam uyumluluğu sayesinde, PL-12 Pakistan için operasyonel ve lojistik açıdan verimli bir tercih olmuştur.

Pakistan Hava Kuvvetleri’ne ait bir J-10C savaş uçağı, kanat altında Çin yapımı uzun menzilli PL-15 hava-hava füzeleriyle donatılmış şekilde havalanıyor. AESA radara sahip olan J-10C, PL-15 ile birlikte Pakistan’ın görüş ötesi (BVR) angajman kabiliyetini önemli ölçüde artırıyor.

PL-15 – Yeni Nesil Tehdit


Çin’in yeni nesil görüş ötesi hava-hava füzesi PL-15, özellikle uzun menzilli angajman kabiliyetiyle dikkat çekiyor. Çift darbeli (dual-pulse) roket motoru sayesinde 150 kilometrenin üzerindeki hedeflere ulaşabilen PL-15, Pakistan’ın en uzun menzilli hava-hava silahı olarak öne çıkıyor. Füzenin PL-15 olarak adlandırılan ihracat versiyonu, Pakistan Hava Kuvvetleri’nin JF-17 Block III ve J-10C savaş uçaklarına entegre edildi. Bu versiyonun menzilinin yaklaşık 90 ila 124 kilometre arasında olduğu değerlendiriliyor.

PL-15’in en ayırt edici özelliklerinden biri, aktif elektronik taramalı dizi (AESA) radar güdüm sistemine sahip olmasıdır. Bu gelişmiş radar, hedef tespitinde daha yüksek doğruluk ve elektromanyetik karşı önlemlere karşı daha fazla direnç sağlar. Ayrıca, iki yönlü veri bağlantısı ile hem fırlatıcı uçaktan hem de diğer platformlardan uçuş sırasında hedef güncellemeleri alabilir. Bu, özellikle hareketli veya kaçınan hedeflere karşı vurucu kabiliyeti artırır.

Uluslararası savunma analiz kuruluşu RUSI, PL-15’in maksimum menzil açısından Meteor ile kıyaslanabilir olduğunu belirtmekle birlikte, Avrupa yapımı Meteor’un ramjet motoru sayesinde özellikle kaçışsız bölge (no-escape zone) ve uzun menzilli hedeflerde daha tutarlı kinetik enerji koruması sunduğunu vurgulamaktadır. Yine de PL-15, Çin’in hava-hava mühimmatları arasında teknolojik olarak en gelişmişi olup, AIM-120D ve Meteor sınıfına yakın performans gösteren tek Çin yapımı füze konumundadır.

PL-15’in, özellikle yüksek irtifada uçan AWACS uçakları ve tankerler gibi stratejik hedeflere karşı etkili olduğu değerlendirilmektedir. Pakistan’ın bu füzeye sahip olması, Hindistan Hava Kuvvetleri’nin Rafale ve Su-30MKI platformlarına karşı taktiksel dengeyi önemli ölçüde etkileyebilir.

PL-5E-II ve PL-9 – Yakın Mesafe Kalkanı


Pakistan Hava Kuvvetleri, kısa menzilli hava savunma angajmanlarında PL-5E-II ve PL-9 kızılötesi güdümlü hava-hava füzelerini etkin şekilde kullanıyor. Bu sistemler, özellikle JF-17 Thunder ve daha eski platformlardan F-7PG uçaklarında görev yapıyor.

PL-5 serisi, kökeni 1960’lara dayanan Çin’in ilk ısı güdümlü füzelerinden biri olup, temel olarak AIM-9 Sidewinder tasarımı üzerinden geliştirilmiştir. Serinin en gelişmiş versiyonu olan PL-5E-II, 1990’ların başında hizmete girdi ve +/-25 derece off-boresight kilitlenme açısı ile daha geniş bir hedefleme alanı sunar. Ayrıca, her yönden angajman (all-aspect) yeteneğine sahip olması, onu yakın menzilli çatışmalarda etkili bir çözüm haline getirir.

PL-5E-II, ayrıca lazer yakınlık fünyesi ile donatılmış olup, hedefe doğrudan çarpmasa dahi yakın geçişte imha kabiliyeti sağlar. Bu da düşük reflektif hedeflere (örneğin İHA veya küçük jetler) karşı başarı oranını artırır. Görece basit yapısına rağmen, düşük maliyeti ve güvenilirliği sayesinde Pakistan’ın JF-17 gibi hafif savaş uçakları için ideal bir tamamlayıcı sistem olmuştur.

Öte yandan, PL-9, yine Çin tarafından geliştirilen ve sadece ihracat için üretilen bir kızılötesi güdümlü füzedir. 1980’lerin ortalarında geliştirilmiş olan bu sistem, PL-5 ve PL-7 füze gövdeleri üzerine kurulmuş, ancak gelişmiş kızılötesi arayıcı başlığı sayesinde her yönden hedefleme kabiliyeti kazanmıştır. PL-9’un Pakistan’da esas olarak F-7PG uçaklarında sınırlı sayıda görev yaptığı değerlendirilirken, modern platformlarla entegrasyonu sınırlı kalmıştır.

Her iki füze de gelişmiş ECM (elektronik karşı tedbir) dirençlerine sahip olmasa da, düşük maliyet, sadelik ve güvenilirlik temelinde Pakistan’ın asimetrik hava savunma stratejisinde yakın menzilli kalkan görevi üstlenmektedir.

Pakistan Hava Kuvvetleri’ne ait bir Mirage III/5 savaş uçağı, yer konfigürasyonunda park hâlindeyken görülüyor. Uçak, kanat altında Matra Magic II kısa menzilli kızılötesi güdümlü hava-hava füzeleriyle donatılmış. Mirage platformu, Pakistan envanterinde uzun yıllar ön cephe av/önleme görevlerinde kullanıldı.

Matra Magic II – Fransız İmzası


Pakistan Hava Kuvvetleri’nin envanterinde yer alan Matra Magic II, özellikle F-7PG ve Mirage III/5 uçaklarında kullanılan kısa menzilli, kızılötesi güdümlü bir hava-hava füzesidir.

Fransız Matra firması tarafından geliştirilen Magic II, selefi olan Magic I’e göre daha gelişmiş arayıcı başlık, daha yüksek manevra kabiliyeti ve geliştirilmiş karşı önlem dirençleri ile donatılmıştır. Teknik özellikleri açısından AIM-9L Sidewinder ile benzerlik gösteren bu füze, her yönden hedefleme (all-aspect) yeteneğine sahip olup, sadece hedefin arka tarafına değil, önden de angajman yapabilmektedir.

Magic II, yaklaşık 15 ila 20 kilometre menzile sahip olup, hedefe yakın geçiş esnasında infilak etmesini sağlayan yakınlık tapası ile donatılmıştır. Füze, ses hızının üzerinde uçan ve manevra kabiliyeti yüksek hedefleri vurabilecek düzeyde tasarlanmıştır. Ancak gelişmiş IR karşı önlemler (IRCM) karşısında etkinliği sınırlı kalmakta, bu nedenle modern çatışmalarda daha gelişmiş sistemlere kıyasla taktik rolü azalmaktadır.

Pakistan, bu füzeyi özellikle Fransız menşeli Mirage III ve Mirage 5 jetlerini silahlandırmak amacıyla tedarik etmiştir. Ayrıca bazı F-7PG jetlerine de entegre edilmiş, AIM-9 Sidewinder’ın bulunmadığı dönemlerde Batılı silah ambargolarına alternatif olarak kullanılmıştır. Bugün itibarıyla Magic II, teknolojik olarak çağın gerisinde kalsa da, ikincil görevlerde veya eğitim amaçlı olarak hizmette kalmaya devam etmektedir.

Hava-hava füzeleri, modern hava savaşının sadece bir bileşeni. Karşılıklı AAM kabiliyetleri kağıt üzerinde benzer gibi görünse de gerçek üstünlük, pilot eğitimi, elektronik harp sistemleri, erken uyarı radarları ve taktik zekâ ile belirleniyor. Meteor, PL-15 veya AMRAAM gibi sistemlerin etkinliği, bütünleşik hava savunma doktriniyle birlikte değerlendirilmeli.

Pakistan’ın Hava-Hava Füzeleri

Pakistan’ın füze envanterinin iki ana kategoriye ayrıldığı görülüyor. ABD/Avrupa kökenli füzeler (AIM-9L/P ve AIM-120 AMRAAM, Magic 2) sadece F-16 ve eski Mirage/F-7 uçaklarında kullanılırken; Çin kökenli modern füzeler (PL-5, PL-10, PL-12, PL-15) tamamen Çin yapımı platformlara (JF-17 ve J-10C) entegre edilmiştir.

Bu ayrım, Pakistan’ın savunma tedarikinde son yıllarda yaşadığı dönüşümü yansıtmaktadır. Soğuk Savaş ve 1990’lar boyunca PAF, F-16’lar için AIM-9 ve AIM-7 Sparrow gibi Amerikan füzeleri ile Fransız Magic-II gibi sistemlere bel bağlamıştı. Ancak ABD’nin uyguladığı ambargolar ve koşullu destekler, Pakistan’ı stratejik olarak Çin’e yöneltmiştir. Sonuç olarak 2000’lerden itibaren JF-17 Thunder projesiyle başlayan Çin ortaklığında, Pakistan hem platform hem füze ihtiyaçlarını Çin’den karşılamaya hız vermiştir. 2010’larda envantere giren JF-17 (Block I/II) uçakları, Çin’in PL-5 ve SD-10 (PL-12’nin ihracat modeli) füzeleriyle donatıldı. 2022’de hizmete giren J-10C filo ile birlikte ise PL-15 gibi ileri teknoloji bir BVR füze ilk kez PAF envanterine katıldı.

Pakistan’ın Amerikan yapımı F-16 filoları halen AIM-9L/M ve AIM-120C-5 kullanıyor olsa da, Islamabad yönetimi bu uçakların Hindistan’a karşı kullanımında siyasi bir ikilem yaşamaktadır. Zira geçmişte ABD Kongresi’nde Pakistan’a F-16 satışına ciddi muhalefet olmuş; terörle iltisak iddiaları nedeniyle uçak teslimatları dondurulmuştur.

Bu hassas denge nedeniyle Pakistan, F-16’larını Hindistan’a karşı kapsamlı bir çatışmada kullanmanın gelecekte ABD yardımlarını riske atabileceğinin farkındadır. Nitekim 2019 Şubat hava çatışmalarında Pakistan, F-16’larının rolünü resmen inkâr etme yoluna gitmiş, ele geçirilen AIM-120 parçaları ise uluslararası alanda politik tartışma yaratmıştır. Çin menşeli JF-17 ve J-10 uçaklarının çoğalması, Pakistan’a F-16’lara daha az bel bağlama ve gerektiğinde çatışmayı tamamen Çin yapımı sistemlerle yürütme seçeneği sunmaktadır.

BVR Kabiliyetleri, Erken Uyarı Sistemleri ve Taktik Doktrinler (Operasyonel Analiz)

Bölgesel hava üstünlüğü, sadece envanterdeki füzelerin teknik performansına değil, bu füzelerin nasıl kullanıldığına, destekleyici sistemlere ve tarafların doktrinel yaklaşımına da bağlıdır. Bu bölümde, Hindistan ve Pakistan’ın BVR angajman kabiliyetleri, erken uyarı (AWACS) unsurları ve hava muharebe doktrinleri operasyonel düzeyde karşılaştırılmaktadır.

Görüş ötesi (BVR) hava muharebesi, modern Indo-Pakistan hava çatışmalarında belirleyici bir unsur haline gelmiştir. Özellikle 27 Şubat 2019 tarihli karşılaşma, her iki tarafın BVR kabiliyet farklarının ilk defa pratikte test edildiği bir olay olmuştur. Bu çatışmada PAF F-16’ları, AIM-120C-5 AMRAAM füzelerini kullanarak IAF Su-30MKI’lerini kendi silah menzilleri dışında kalacak mesafeden angaje etmeye çalışmıştır. AMRAAM’ların yaklaşık 100 km’ye varan menzili, o an için Su-30’ların taşıdığı R-77 füzelerinin ~80 km menzilini aştığından, Pakistan’a kağıt üzerinde bir “ilk vurma” üstünlüğü sağlamıştır. Nitekim IAF pilotları gelen AMRAAM’lardan kaçınmak için savunma manevraları yapmış; ancak kendi füzeleriyle PAF uçaklarını etkili menzil dışında oldukları için karşılık verememiştir. Bu deneyim, Hindistan tarafında ciddi bir farkındalığa yol açmış ve BVR alanında teknoloji açığını kapatma gereğini doğurmuştur.

2019 sonrasında Hindistan, uzun menzilli füze yeteneklerini hızla geliştirmeye başlamıştır. Bu kapsamda, Rafale uçakları ve Meteor füzeleri 2020’de envantere girmiş; ayrıca var olan Su-30MKI filoları, daha uzun menzilli I-Derby ER (80–100 km) ve yerli Astra Mk.1 (110 km) füzeleriyle donatılmaya başlanmıştır. 2021-22 itibarıyla IAF, Su-30’larda eski R-77’leri büyük ölçüde bu yeni nesil füzelerle değiştirmiştir. Sonuç olarak Hindistan, Meteor (150+ km) ve Astra gibi sistemlerle Pakistan’ın AMRAAM avantajını dengelemekle kalmamış, BVR menzil üstünlüğünü kendi lehine çevirmiştir. Özellikle Meteor füzesi, ~150-200 km sınıfındaki menzili ve geniş “no-escape” (kaçınılamaz) bölgesiyle bölgede caydırıcı bir üstünlük sağlamıştır.

Pakistan ise Hindistan’ın bu hamlesine Çin’den PL-15 tedarik ederek karşılık vermiştir. 2021 yılında ilk parti PL-15 uzun menzilli füzeler teslim alınmış ve 2022-23’te JF-17 Block III ile J-10C uçaklarında operasyonel hale gelmiştir. PL-15 füzesinin ihracat versiyonu olan PL-15E’nin menzili yaklaşık 145–150 km civarında değerlendirilmektedir. Bu yönüyle, Meteor’a yakın bir uzak angajman kabiliyeti sunar. Nitekim bir J-10C uçağının PL-15 ile 2025 başlarında bir hedefe angaje olduğu iddiası Pakistan tarafından dile getirilmiştir. RUSI değerlendirmesine göre, PL-15 Pakistan’a “Meteor ve AIM-120D ayarında” bir yetenek kazandırmıştır. Ancak Meteor’un ramjet motoru nedeniyle daha yüksek it dalaşı son safha enerjisi ve dolayısıyla daha yüksek isabet olasılığı avantajı devam etmektedir. Özetle, 2020’lerin ortası itibarıyla Hindistan ve Pakistan’ın envanterindeki en uzun menzilli füzeler (Meteor ve PL-15), kâğıt üstünde benzer menzil bandına girmiştir. Bu durum, BVR angajmanında teknolojik paritenin yeniden oluştuğuna işaret etmektedir. Özetle, 2020’lerin ortası itibarıyla Hindistan ve Pakistan’ın envanterindeki en uzun menzilli füzeler (Meteor ve PL-15), kâğıt üstünde benzer menzil bandına girmiştir. Bu durum, BVR angajmanında teknolojik paritenin yeniden oluştuğuna işaret etmektedir.

Bununla birlikte, BVR kapışmalarda fiziksel menzil değerleri tek belirleyici değildir. Füzenin (fırlatıldığı uçağa) göre avantaj sağlayabilmesi için hedefi tespit ve takip imkânları, veri bağı ile güdüm, karşı tarafın karşı tedbirleri gibi etmenler de devreye girer. Örneğin, AIM-120C5 füzesinin resmi azami menzili ~105 km olarak bilinse de, pratikte etkili menzil hedefin konumu, irtifası ve manevrasına göre daha düşük olabilir; Yunan Hava Kuvvetleri verileri AIM-120C5 için ~74 km gibi bir maksimum angajman mesafesi belirtmektedir. Benzer şekilde, SD-10 (PL-12) füzesi kağıt üstünde 70-100 km menzilli olsa da, ihracat versiyonunun (~60 km) daha sınırlı olduğu raporlanmıştır. Dolayısıyla, BVR çatışmada “ilk vuran” avantajı, sadece katalog menzile değil, platformların sensör kabiliyetlerine ve pilotların taktik becerilerine bağlıdır. Bu bağlamda, IAF özellikle Meteor füzesi için çift yönlü veri bağı ve uçuş sırasında hedef güncelleme avantajına vurgu yapmakta, pilotların gerekirse ikinci bir füze fırlatmak veya farklı hedefe yönelmek için anlık durumu görebildiğini belirtmektedir. PAF ise PL-15’in AWACS veya kara radarlarından üçüncü taraf hedef bilgisi alabilme kapasitesini vurgulayarak, ağ merkezli bir angajman konsepti peşindedir.

Erken Uyarı (AWACS) Sistemleri ve Ağ Desteği

Havadan erken uyarı ve kontrol uçakları (AWACS/AEW&C), modern hava muharebelerinde çarpan etkisi yaratan unsurlardır. Geniş alan radar gözetlemesi ve hedef tespit takibi yaparak, savaş uçaklarına “uzak menzil gözleri” sağlarlar. Hem Hindistan hem Pakistan son on yılda AWACS envanterlerini geliştirmiştir.

Hindistan, İsrail yapımı EL/W-2090 Phalcon radarını taşıyan 3 adet Il-76 (A-50EI platformu) AWACS’a sahiptir. Ayrıca DRDO geliştirmesi Netra AEW&C sistemi, 2–3 adet Embraer ERJ-145 tipi uçakta hizmet vermektedir. Toplamda IAF envanterinde 6 civarı AWACS/AEW&C uçağı bulunduğu rapor edilmişti. Bu sistemler, entegre olarak IACCS (Entegre Hava Komuta ve Kontrol Sistemi) ağına bağlıdır ve kara radarları, SAM sistemleri ile birlikte bütüncül bir hava savunma ağı oluşturur.

ELW-2090, IL-76 ağır askeri nakliye uçağına monte edilen ELTA’nın üçüncü nesil Hava Erken Uyarı ve Kontrol (AEW&C) sistemidir.

Pakistan, envanterine ilk AWACS’ları İsveç’ten temin etmiştir. 2009-2010’da alınan Saab-2000 Erieye (şimdi Erieye ER yükseltmesi yapılıyor) uçaklarından 4 adet mevcuttur. Ayrıca Çin’den alınan 4 adet ZDK-03 “Karakoram Eagle” (Y-8 turboprop platformunda) AWACS bulunmaktadır. Pakistan’ın toplam 7-8 adet AWACS kabiliyetli uçağı olduğu bildirilmektedir. PAF, bu Çin yapımı erken uyarı uçaklarının bir kısmını elektronik harp (jammer) platformu olarak da kullanmak üzere modifiye etmiştir.

Pakistan Hava Kuvvetleri’ne ait Saab 2000 ERIEYE AEW&C uçağı iniş sırasında görüntüleniyor. İsveç menşeli bu platform, üzerindeki Erieye radar sistemi sayesinde havadan erken uyarı ve hava sahası kontrol görevlerinde kritik rol üstleniyor. Uçak, 450 km’ye kadar radar menziliyle eşzamanlı çoklu hedef takibi yapabiliyor.

AWACS varlığı, BVR çatışmaların etkinliğini doğrudan artırır. Örneğin, 2019’daki hava çatışmalarında Pakistan’ın Erieye AEW&C uçakları, kendi hava sahasındaki F-16 ve JF-17’leri yönlendirerek düşman uçaklarını uzak mesafeden tespit ve kilit altına alma imkanı sağladı. IAF, o dönem AWACS desteğine sahip olmakla birlikte çatışma bölgesine intikal ve eşgüdüm konusunda bazı zorluklar yaşadı. Ancak günümüzde her iki taraf da AWACS varlığını sürekli devriye ile sürdürme ve düşman hava sahasına yaklaşmadan önce tehditleri fark etme konusunda çok daha hazırlıklıdır.

Bu erken uyarı uçakları, aynı zamanda veri bağlantıları (datalink) üzerinden savaş uçaklarına entegre bilgi aktarır. Hindistan’ın IACCS ağı ve AFNET dijital iletişim sistemi, farklı platformlardan gelen verileri birleştirip (Rafale’in Link-16 türevi, Su-30’un Rus Link-erk sistemi vs. arasında arayüzler geliştirerek) bir ortak harekât resmi oluşturmaya çalışmaktadır.

Pakistan da benzer şekilde, Link-17 adı verilen bir milli taktik veri bağı üzerinde çalışmış ve Saab Erieye’lardan JF-17/F-16’lara veri aktarımı sağlamıştır. Bu altyapı, pilotların kendi radar menzilleri ötesinde hedef güncellemesi alarak füzelerini en uzun menzilde ateşleyebilmesine imkan tanır.

Dolayısıyla, Meteor vs PL-15 veya AMRAAM vs Astra/Derby gibi karşılaştırmalarda, füzelerin kağıt üstündeki menzillerinin ötesinde kimin hedefi önce gördüğü belirleyici olacaktır. Örneğin, bir Meteor füzesi 150+ km menzile sahip olsa da, onu taşıyan uçağın radar menzili ~100 km ise tek başına bu mesafede kilitlenemez. Ancak AWACS yönlendirmesiyle “hedefin yaklaşık konumu” bilinerek füzeye LOAL (görmeden atış) modunda atış yapılabilir ve yaklaşırken veri bağıyla güncel konum verisi sağlanabilir. Bu nedenle, AWACS koruması altındaki filolar, olmayanlara göre büyük avantaj taşır. Her iki ülke de bunu bildiğinden, AWACS uçakları adeta “taşınabilir radar üssü” olarak sürekli koruma altında devriye gezmektedir.

Bir diğer husus, AWACS’ların kendilerinin de yüksek değerli hedef (HVT) olmalarıdır. Taraflar, düşmanın AWACS’ını düşürerek büyük bir “gözünü” kör etme arayışında olabilir. Nitekim muhtemel bir çatışmada Hindistan’ın uzun menzilli hava-hava füzeleri (örneğin Meteor) veya karadan atılan sistemleriyle Pakistan AWACS’larını hedef alabileceği; keza Pakistan’ın da yeni kazandığı çok uzun menzilli silahlarla benzer risk yaratabileceği değerlendirilir. Medyaya yansıyan bazı senaryolarda AWACS’ların düşürüldüğüne dair haberler çıksa da (2025’de ortaya atılan bazı iddialar gibi, bunlar doğrulanmamıştır. Gerçek çatışmada taraflar, AWACS’larını genellikle kendi hava sahalarında ve koruma kalkanı (savaş uçakları refakati ve dost hava savunma menzili) içinde tutarak riski minimize eder.

Taktik Doktrinler ve Hava Muharebe Yaklaşımları

Hindistan ve Pakistan hava kuvvetlerinin taktik ve doktrinel öncelikleri, ellerindeki teknolojiyi kullanma biçimlerini derinden etkiler. Pakistan Hava Kuvvetleri (PAF), kuruluşundan itibaren kendisini sayısal olarak üstün bir düşmana (Hindistan) karşı konumlandırdığı için “eksik kuvvetle savaşma” doktrinini benimsemiştir.

Bu doktrin çerçevesinde PAF, “Taarruzi Savunma” (Offensive-Defense) adını verdiği bir yaklaşım geliştirmiştir. Taarruzi Savunma, savunmada kalırken inisiyatifi ele geçirecek erken ve hızlı karşı saldırılar düzenlemeyi öngörür. Tarihsel örneklerde, PAF 1965 ve 1971 savaşlarının başında önleyici hava saldırıları ile (IAF üslerine baskınlar gibi) ilk hamleyi yapmaya çalışmıştır. Bu mantık, 2019 Balakot krizi sonrasında düzenlenen Operation Swift Retort (Süratli Mukabele) harekatında da görüldü: Pakistan, Hindistan’ın sınır ötesi hava harekatına ertesi gün sınırlı ama kararlı bir hava saldırısıyla cevap verip bir Hint uçağını düşürdü. Burada amaç, daha büyük bir savaşı tırmandırmak değil, caydırıcı bir cevap vererek karşı tarafı duraksatmak ve dünya kamuoyuna mesaj iletmekti.PAF’ın doktrini, yüksek hazırlık ve reaksiyon süresi üzerine kuruludur; yani filoların ani kalkış ve harekata hazır olma oranları yüksektir, tatbikatlarda sürpriz senaryolara ağırlık verilir.

Bu doktrin BVR kullanımına da yansır: Pakistan, ilk görüş ötesi vuruşu yapabilmek için imkanlarını seferber eder. AWACS + AMRAAM kombinasyonu bunun bir yansımasıdır; 2019’da F-16’ların AIM-120 ile yaptığı atışlar, düşmanı vurmasa bile onların düzenini bozup üstünlüğü PAF’a geçici de olsa kazandırmaya yönelikti. Yine yüksek hızda keskin kaçış manevraları (F-16’ların atış sonrası yaptığı gibi) PAF pilotlarının eğitiminde yer etmiş taktiklerdir.

Öte yandan, Hindistan Hava Kuvvetleri (IAF) doktrini, özellikle olası bir iki cepheli savaş (aynı anda Pakistan ve Çin) ihtimaline hazırlık şeklinde şekillenmiştir. IAF, bu nedenle kuvvet yapısında sayısal üstünlüğe ve çok rollü kabiliyete vurgu yapar. Resmi hedefi 42 filoluk bir savaş uçağı gücüne ulaşmak olan IAF, savaş çıkması halinde ilk olarak düşman hava gücünü bastırma (air suppression) ve ardından hava hakimiyeti tesis etmeyi planlar. Doktrinde, özellikle Pakistan ile çatışmada, hızlı ve derin hava taaruzlarıyla düşmanın hava üslerini ve kritik altyapısını saf dışı bırakmak önemli yer tutar. Buna “Ofansif Hava Akınları (Offensive Counter-Air)” denir ve IAF bunu erken safhada uygulayıp Pakistan’ı savunmada kilitlemek ister. IAF’nın 2019’da gerçekleştirdiği Balakot hava bombardımanı, bu doktrinin bir örneğiydi – ilk kez 1971’den sonra sınır ötesi bir hava harekatı ile stratejik bir hedef vuruldu. Hindistan bu gibi saldırılarda kendi hava sahasından hassas güdümlü mühimmatlar kullanarak riski azalttı.

Hava-hava angajmanında IAF pilotları, doktrin icabı atak ağırlıklı bir tutumla eğitilir. Yani ilk fırsatta çatışmayı karşı tarafa taşımak, düşman hava sahasında devriye veya “süpürme” (sweep) yapmak hedeflenir. Ancak 2019 tecrübesi, teknoloji dezavantajı varsa bunun riskli olduğunu gösterdi. Bu nedenle IAF, teknik ve taktik güncellemelerle doktrinini desteklemektedir: Örneğin Meteor gibi bir füzenin envantere girmesiyle artık “önce vurulan” değil “önce vuran” taraf olabileceği için angajman taktikleri yeniden ele alınmıştır. Su-30MKI’ler eskiden daha kısa menzilli R-77 ile savunma pozisyonunda kalırken, artık 100+ km menzilli Astra ve Derby-ER ile daha ofansif BVR duruşu sergileyebilecektir.

Pilot eğitimi ve kültürü de önemli bir faktördür. Pakistanlı pilotlar, uzun yıllar ABD ve batı doktrininden etkilendikleri için (birçok subay ABD’de eğitim görmüştür), dogfight disiplininde agresiflikleriyle tanınır ve geçmiş çatışmalardaki bazı başarılı sonuçlar bu kültürü beslemiştir. Hindistan ise daha kalabalık bir hava kuvvetine sahip olduğundan pilotaj standartlarında yeknesaklık sağlamak için çok çalışmıştır. Son yıllarda Hindistan, İsrail ve Batı ülkeleriyle ortak tatbikatlar yaparak (Ex. Red Flag tatbikatlarına katılım gibi) PAF’ın geleneksel avantajını kapatmaya gayret etmiştir.

Tüm bu doktrin ve taktik etkenler, hava-hava füzelerinin etkinliğini maksimize etme amacına yöneliktir. Örneğin, “yüksek irtifa-fırlatma” taktiği, füzelerin menzilini artırdığından her iki tarafça da benimsenir: Angajmana girecek uçaklar mümkün oldukça daha yüksek irtifaya çıkarak füzelerini atar, böylece füze daha az hava direnciyle daha uzağa erişir. “Shoot-shift” (vur ve uzaklaş) taktiği, özellikle PAF F-16’larının AMRAAM atıp hemen kaçınma manevrasıyla radardan çıkmasını tanımlar – Pakistan, az sayıda uçağını riske atmamak için bu yaklaşımı benimser. Hindistan ise “multiple engagement” (çoklu angajman) taktiğiyle, önemli hedeflere birden fazla füze kilitleyerek birinin hedefi vurmasa da diğerinin vurması olasılığını artırmayı planlar (Meteor’un veri bağı sayesinde pilot, ilk füzesinin durumunu görüp ikinciyi atma kararını anlık verebilir).

Sonuç olarak, operasyonel düzeyde Hindistan ve Pakistan’ın hava-hava füze envanterleri kağıt üzerinde birbirine yakın kabiliyetler sunmaya başlamıştır. Ancak bu füzelerin muharebe sahasında yaratacağı etki, büyük ölçüde erken tespit (AWACS desteği), elektronik harp ve karşı-karşı tedbirler, pilot eğitimi ve uygulanan taktik doktrin gibi unsurlara bağlı olacaktır. Nitekim bir savunma analistinin belirttiği gibi, “nihayetinde başarılı bir hava muharebesi için füzeler sadece bir parçadır; eğitim, ağ destekli harp, erken uyarı, elektronik harp ve taktik unsurlar belirleyici olacaktır. Bu nedenle her iki ülke de sadece füze alımıyla yetinmeyip bu bütünleşik kapasiteyi geliştirmeye odaklanmaktadır.

Dış Politika ve Savunma Sanayii Boyutu

Hindistan ve Pakistan’ın hava-hava füzesi tedarik stratejileri, sadece askeri tercihler değil aynı zamanda dış politika yönelimleri ve savunma sanayii hedefleri ile yakından ilgilidir. Bu bölümde, her iki ülkenin füze envanterlerine sahip olma yolları, dışa bağımlılık durumları ve bunun uluslararası ilişkilere etkileri analiz edilmektedir.

Hindistan: Çok Yönlü Tedarik ve Yerli Üretim Stratejisi

Hindistan, on yıllardır sürdürdüğü çok yönlü savunma tedariki politikası sayesinde hem Doğu hem Batı bloklarından silah sistemleri edinebilmiştir. Soğuk Savaş döneminde IAF, Sovyet yapımı MiG ve Sukhoi uçaklarıyla birlikte bunların silahlarını (R-27, R-73 vb.) envanterine kattı. Sovyetlerin dağılmasından sonra da Rusya, Hindistan’ın birincil silah tedarikçisi olmaya devam etti. Bununla birlikte, 1999 Kargil Savaşı ve 2000’ler sonrasında Hindistan, Batı teknolojisine de erişim sağlama yönünde atılımlar yaptı: Fransız Mirage-2000 uçakları ve Magic/MICA füzeleri, İsrailli Python ve Derby füzeleri, son olarak Fransız Rafale ve Meteor füzesi bu kapsamda sayılabilir.

Bu tedarik çeşitliliğinin temel motivasyonu, Hindistan’ın stratejik özerklik arayışıdır. Yeni Delhi, savunma ihtiyaçlarında tek bir ülkeye bağımlı olmanın politik baskılara maruz bırakabileceğini değerlendirdiğinden, Rusya’nın yanı sıra Fransa, İsrail gibi ülkelerle de derin askeri ortaklıklara girmiştir. Örneğin, ABD’nin 1998 nükleer denemeleri sonrası Hindistan’a uyguladığı yaptırımlar, Hindistan’ı Rusya ve İsrail’e daha da yaklaştırmış, İsrail’den acil tank savar füze ve uçak sistemleri tedarik edilerek ihtiyaçlar karşılanmıştır. Benzer bir şekilde, Fransa ile ilişkiler stratejik düzeye çıkarılmış ve nükleer denemelere rağmen Fransa Hindistan’a Mirage uçakları yedek parça desteğini sürdürmüştür. Bu sayede Hindistan, Batı bloğundan kopmadan çok yönlü bir tedarik ağı oluşturmuştur.

Son yıllarda Hindistan, “Aatmanirbhar Bharat” (Öz Yeterli Hindistan) vizyonu kapsamında yerli savunma sanayii kapasitesini artırmaya önem vermektedir. Hava-hava füzesi alanında bunun en somut örneği, DRDO Astra projesidir. Astra Mk-1’in geliştirilmesi ve başarılı testleri, Hindistan’a ilk defa tamamen yerli bir BVR füze kazandırmıştır. 2022’de imzalanan ₹29 milyar (yaklaşık $424 milyon) değerindeki anlaşma ile 300+ adet Astra füzesi siparişi verilmiş ve Su-30MKI, Tejas ve MiG-29K platformlarında kullanımı planlanmıştır. Hindistan Savunma Bakanlığı bu projeyi, “yabancı BVR füze bağımlılığını sona erdirecek kritik adım” olarak nitelemiştir. Yetkililer, Astra’nın hizmete girmesiyle Rus R-77, Fransız MICA ve İsrail Derby füzelerine bağımlılığın azalacağını vurgulamıştır.Bu adım, Hindistan’ın savunmada dışa bağımlılığı azaltma politikasının bir parçasıdır.

Hindistan’ın füze tedarikinde Rusya ile ilişkileri de ayrı bir boyuttur. Şu anda IAF envanterindeki R-27, R-73, R-77 gibi füzelerin bakım ve modernizasyonu için Rusya’ya ihtiyaç sürmektedir. Ancak son dönemde Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle uluslararası yaptırımlara maruz kalması ve üretim kapasitesindeki belirsizlikler, Hindistan’ı Rus tedarikinde temkinli olmaya itmiştir. Örneğin, Rus yapımı yeni nesil RVV-AE (R-77’nin geliştirilmiş modeli) veya K-74M (R-73’ün yeni nesli) gibi füzelerin tedariki yerine, Hindistan alternatif olarak Batı füzelerini (ASRAAM gibi) veya yerli versiyonları seçmektedir. Bu sayede CAATSA gibi ABD yaptırımlarına da maruz kalmaktan kaçınmayı hedeflemektedir (örneğin S-400 hava savunma sistemi alımı nedeniyle CAATSA muafiyeti elde etti, benzer bir durumu yeni Rus uçak/füzelerinde riske atmak istemiyor).

Hindistan’ın çok kaynaklı füze envanteri, beraberinde lojistik ve entegrasyon zorlukları da getirmektedir. Farklı menşeli füze ve uçakların entegre çalışabilmesi için arayüz yazılımları ve testler yapılması gerekir. Örneğin, Meteor füzesinin yalnızca Fransız yapımı Rafale’da kullanılabilmesi, Hindistan’ın Su-30 gibi uçaklarına bu füzeyi takamaması anlamına gelir – çünkü MBDA, Meteor entegrasyonunu Rus platformlarına (teknoloji güvenliği nedenleriyle) izin vermemektedir. Bu, Hindistan için maliyet ve esneklik açısından bir sınırlamadır. Aynı durum, İsrail füzelerinin Rus uçaklarına entegrasyonu veya Rus füzelerinin Batı aviyoniklerine entegrasyonu gibi konularda da ortaya çıkar. Hindistan bu engelleri aşmak için kendi mühendislik çözümlerini geliştiriyor olsa da, farklı ekolleri aynı potada eriten karmaşık bir altyapıya sahip olduğu not edilmelidir.

Pakistan: İttifaklara Dayalı Tedarik ve Artan Çin Bağımlılığı

Pakistan’ın hava-hava füzesi tedariki, jeopolitik dalgalanmalar tarafından şekillenmiştir. 1980’lerde Afganistan savaşı sırasında ABD’nin yakın müttefiki olan Pakistan, modern F-16 uçakları ve AIM-9/AIM-7 füzelerine erişebilmiş; ancak 1990’larda nükleer programı nedeniyle ABD yaptırımlarına maruz kalınca bu kaynak aniden kesilmiştir. 1990’ların başında siparişi verilen 28 adet F-16 uçağı ambargo nedeniyle teslim edilmedi (parası ödenen uçaklar yıllarca ABD’de depoda bekledi). Bu dönemde Fransa’dan Mirage-2000 veya Güney Afrika’dan Cheetah uçağı alımı girişimleri de mali ve politik engellerle sonuçsuz kaldı. Böylece Pakistan, savunma tedarikinde Batı’ya olan güveninin ciddi risk taşıdığını tecrübe etti.

Bu durum, Pakistan’ı Çin ile stratejik savunma ortaklığına itmiştir. Aslında Çin-Pakistan savunma iş birliği 1960’lardan beri mevcut olsa da, 1990’larda çok daha kritik hale geldi. Çin, Batı’nın boşluk bıraktığı hemen her alanda Pakistan’a alternatif çözümler sunmaya başladı: Örneğin, F-7PG (MiG-21 türevi) uçakları, çeşitli tanksavar ve kısa menzilli füze sistemleri vs. En önemli atılım, 2000’ler başında başlatılan JF-17 Thunder ortak savaş uçağı projesidir. Bu proje ile Çin ve Pakistan, hem uçak gövdesi hem de motor ve aviyonik açısından bir ortak üretim modeli geliştirdi. JF-17 projesi Pakistan’ın ABD’ye bağımlılığını azaltmak için hayatiydi: uçağın tasarımı Çin’e ait olmakla birlikte, Pakistan Aeronautical Complex (PAC) tesislerinde montaj ve belirli parçaların üretimi yapıldı, uçak Pakistan hizmetinde denenip geliştirildi. JF-17’nin kullandığı silahların da Çin menşeli olması (örneğin SD-10 füzesi) Pakistan’a Batı’ya ihtiyaç duymadan kendi modern filosunu idame ettirebilme şansı verdi.

Pakistan ile Çin arasındaki bu yakın savunma ilişkisi, 2010’larda daha da perçinlenmiştir. SIPRI verilerine göre 2018-2023 arasında Çin’in toplam silah ihracatının %58’i Pakistan’a yapılmıştır. Bu çarpıcı oran, Pakistan’ın Çin için en büyük müşteri olduğunu ve Pakistan envanterinin Çin’e ne denli bağımlı hale geldiğini gösterir. Çin, Pakistan’a sadece JF-17 satmakla kalmamış, aynı zamanda JF-17’nin yetmediği alanlar için J-10C gibi daha ileri düzey sistemleri de tedarik etmeye başlamıştır. 2022’de açıklanan anlaşmayla Pakistan 25 adet J-10C avcı uçağını Çin’den aldı ve bunlar kısa sürede operasyonel hale getirildi. J-10C’lerin gelişmiş PL-15 füzeleriyle donatılması, Pakistan’ın Batı’dan alamayacağı düzeyde bir kabiliyeti Çin’den temin etmesi anlamına gelir. Yine Çin, Pakistan’a ihtiyaç duyduğu diğer kritik askeri ekipmanlarda da ana tedarikçi konumundadır: Örneğin Pakistan’ın en yeni tankı VT-4 (yerel adıyla MBT-3000 Al-Khalid-I) Çin lisansı ile üretilmiştir; denizaltı filosunu güçlendirmek için 8 adet Çin Hangor sınıfı (Type-039B Yuan sınıfı türevi) denizaltı siparişi verilmiştir. Hava savunması için HQ-9B (FD-2000) uzun menzilli sistemler alınmıştır. Kısacası Pakistan’ın savunma modernizasyonu neredeyse bütünüyle Çin’e yaslanmış durumdadır.

Bu yakın askeri ilişki, uluslararası politik dengeleri de etkilemektedir. ABD, son dönemde Hindistan ile stratejik ortaklığı güçlendirirken Pakistan’a yaptığı askeri yardımları azaltmış, daha çok terörle mücadele eksenine indirgemiştir. 2010’larda Pakistan’a birkaç kez sınırlı F-16 parça/modernizasyon desteği sağlansa da (en son 2022’de F-16’ların bakım paketi onaylandı), ileri teknoloji silah transferi yapılmamıştır. Buna karşın Çin ile artan bağ, Pakistan’ı Batı’nın eleştirilerine açık hale getirmiştir. 2024’de ABD, Pakistan’ın balistik füze programına destek veren bazı Çinli firmalara yaptırım uygulayarak Çin-Pakistan iş birliğini hedef almıştı. Bu gelişme, Çin ve Pakistan cephesinde “ABD, Pakistan’ı Çin’den uzaklaştırmaya çalışıyor” şeklinde değerlendirilmektedir. Ancak Pakistan için Çin’den vazgeçmek mevcut koşullarda mümkün görünmemektedir. Zira hava kuvvetlerindeki kritik füzeler dahil çoğu alım Çin’e bağımlıdır ve kısa vadede alternatif üretmek zordur.

Pakistan’ın savunma sanayii bakımından kendi içinde füze üretimi/desteği sınırlıdır. Örneğin, Çin ile birlikte JF-17’nin montajını yapabilirken, PL-15 gibi ileri füzelerin bakım ve yenilemesi için de Çin’e güvenmek zorundadır. Pakistan Ordu envanterinde bazı Çin füzelerinin yerli montajı veya ortak üretimi (örneğin hava savunma füzelerinde parçaların birleştirilmesi) yapılmaya başlansa da hava-hava füzelerinde henüz bu seviyede bir ortak üretim bilgisi yoktur. Dolayısıyla Pakistan, yüksek teknoloji füze konusunda %100 dışa bağımlıdır diyebiliriz – geçmişte ABD’ye, bugün ise Çin’e. Bu durum, Pakistan’ın dış politikasını da etkiler: Çin’in Sincan politikasına veya Güney Çin Denizi tutumuna karşı Pakistan’ın herhangi bir eleştiri yöneltmemesi; uluslararası forumlarda Çin’e tam destek vermesi sıkça gözlemlenir. Benzer şekilde, Suudi Arabistan gibi müttefikler Pakistan’a maddi destek verse de, askeri teknoloji konusunda Çin kadar sürekli bir ortaklık sağlayamamıştı.

Hava-hava füzeleri özelinde Pakistan, ABD ile yaşadığı sıkıntılar nedeniyle bir denge politikası da izlemektedir. Örneğin, elindeki F-16’ları tamamen devreden çıkarmayı düşünmemekte, çünkü ABD ile askeri bağın tamamen kopması jeopolitik açıdan riskli bulunmakta. Bu nedenle zaman zaman Washington’la ilişkileri onarmak adına adımlar atar (F-16’ların terörle mücadelede kullanıldığı vurgusu, Afganistan tahliyesinde destek gibi). 2019’daki çatışmada bir AIM-120 parçasının Hint tarafına geçmesi sonrası, Hindistan bunu ABD nezdinde şikayet konusu yapmış ve “Pakistan’ın F-16 ve AMRAAM’ları Hindistan’a karşı kullanmayacağı” taahhüdünü ihlal ettiğini öne sürmüştür. ABD Dışişleri bu konuda Pakistan’a soru sormuş ancak nihai olarak ciddi bir yaptırım uygulamamıştır. Yine de bu olay, Pakistan’ın Amerikan menşeili silahları kullanırken bile siyasi kısıtlamaları gözetmek zorunda olduğunu ortaya koyar.

Uluslararası İlişkiler ve Bölgesel Etki

Hindistan ve Pakistan’ın hava-hava füzelerle güçlendirdikleri hava kabiliyetleri, Güney Asya’daki stratejik dengeyi yakından ilgilendirir. Her iki ülke de nükleer silahlara sahip olduğundan, konvansiyonel askeri güç artışları genelde kısıtlı savaş veya kriz anlarındaki üstünlük için önem kazanır. Uzun menzilli ve gelişmiş güdüm sistemli füzelerin envantere alınması, tarafların caydırıcılık mesajlarının bir parçasıdır. Örneğin Hindistan’ın Meteor füzesi tedariki, sadece Pakistan’a değil bölgedeki diğer rakiplerine (örtülü olarak Çin’e) de “hava üstünlüğü için en modern silahlara sahibim” mesajı içerir. Pakistan’ın PL-15 edinmesi ise Hindistan’ın bu üstünlük iddiasına karşı durabilme iradesini gösterir.

Bu bağlamda, silahlanma yarışı olgusu da gözlenmektedir. Pakistan, Hindistan’ın her niteliksel üstünlük hamlesine mümkün olduğunca karşı hamle yapmaktadır. Hindistan Rafale uçaklarını Meteor ile alır; Pakistan, J-10C’yi PL-15 ile tedarik eder. Hindistan S-400 hava savunma sistemi alır; Pakistan, Çin’den HQ-9 (FD-2000) sistemiyle yanıt verir. Bu döngü, her iki ülkenin de güvenlik ikilemini beslemektedir. Uluslararası toplum, özellikle ABD, bu yarışta dengeleyici rol oynamaya çalışmıştır. ABD, Hindistan’ın savunma modernizasyonunu (örneğin gelişmiş radarlar, deniz devriye uçakları, vb.) desteklerken Pakistan’a daha az ölümcül sistemler vermeyi tercih etmektedir. Ancak Çin faktörü, bu denklemi değiştirdiği için ABD’nin etkisi sınırlıdır.

Uluslararası kurumlar ve rejimler de bu füze transferlerinden etkilenir. Hindistan, MTCR (Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi) üyesi olduktan sonra 300 km menzilin altındaki seyir füzesi ve hava-hava füzesi teknolojilerine daha rahat erişim sağlamıştır. Meteor füzesinin transferi, Hindistan’ın sorumlu bir uluslararası aktör olarak görülmesi sayesinde mümkün olmuştur (Pakistan MTCR üyesi olmadığı için benzer bir Avrupa füzesini muhtemelen elde edemez). Öte yandan Çin, MTCR’de resmen olmasa da gönüllü taahhütlerle kısıtlandığını ifade ederken, fiiliyatta Pakistan’a uzun menzilli füze sağlama konusunda esneklik göstermektedir. Bu durum, küresel ihracat kontrol rejimlerinin jeopolitik çıkarlar karşısında esneyebildiğini gösterir.

Sonuç itibarıyla, Hindistan ve Pakistan’ın hava-hava füzeleri konusundaki envanter ve kabiliyet geliştirmeleri iki düzlemde etkisini göstermektedir:

  • Operasyonel düzlemde, bölgesel hava üstünlüğü mücadelesi dengelenmiştir. Pakistan bir dönem AMRAAM avantajı yakaladıysa da Hindistan bunu süratle kapatmış ve daha ileri taşıma potansiyeli kazanmıştır. 2025 itibarıyla her iki taraf da düşmanını BVR’de vurabilecek kapasiteleri haizdir; böylece karşılıklı caydırıcılık güçlenmiştir. Hava angajmanlarının sonucu, büyük oranda kimin daha iyi entegre sistemler kullandığına ve kimin taktiksel hataya zorlandığına bağlı olacaktır.

  • Diplomatik-stratejik düzlemde, silah tedarik ilişkileri ülkelerin ittifaklarını pekiştirmiştir. Hindistan, Fransa, İsrail, Rusya gibi ülkelerle savunma bağlarını güçlü tutarken, son yıllarda ABD ile yakınlaşması sayesinde teknoloji transferi ve istihbarat işbirliği kazanımları elde etmektedir. Pakistan ise Çin ile “omuz omuza” bir stratejik ortaklık geliştirmiş, buna karşın Batı dünyasından izolasyon riskini göze almıştır. Çin’den yüksek teknoloji silah akışı, Pakistan’ın güvenliğinin adeta garantörü durumundadır ancak bu da Pekin’e bağımlılığı aşırı arttırmıştır.

Her iki ülke de füze alımlarını ve ortak projelerini uluslararası arenada argüman olarak kullanır. Örneğin Hindistan, terörle mücadele ve istikrar gerekçesiyle Batı’dan gelişmiş silahlar isterken Pakistan’ın Çin’den aldığı füzeleri öne sürerek kendini haklı göstermektedir. Pakistan da aynı şekilde Hindistan’ın aldığı her yeni silahı, kendine yönelik bir tehdit olarak sunup Çin ve geleneksel dostlarından karşılık talep eder. Bu dinamik, Güney Asya’da dengeyi koruyan fakat aynı zamanda gerginliği de sürekli kılan bir silahlanma döngüsü yaratmaktadır.

Sonuç

Hindistan ve Pakistan’ın hava-hava füzesi envanterlerinin teknik karşılaştırması, menzil, güdüm sistemleri ve platform entegrasyonu açısından her iki tarafın da güçlü ve zayıf yönlere sahip olduğunu göstermektedir. Hindistan, Meteor, Astra, MICA gibi modern ve çeşitli kaynaklı füzelerle filolarını donatırken; Pakistan, PL-15, AMRAAM, SD-10 gibi füzelerle karşı denge oluşturmuştur. Bölgesel hava üstünlüğü mücadelesi, özellikle BVR kabiliyetler alanında son yıllarda teknolojik bir dengeye ulaşmış görünmektedir. Bu denge, her iki tarafın da AWACS erken uyarı sistemleri, elektronik harp ve ağ merkezli harp yeteneklerini geliştirmesiyle desteklenmektedir.

Operasyonel düzeyde, bir hava çatışmasında kimin üstün çıkacağı, sadece füzelerin menziline değil, hedef tespit süresi, angajman taktiği ve pilot becerilerine bağlı olacaktır. 2019 deneyimi, daha uzun menzilli füzeye sahip olmanın tek başına zafer garantilemediğini; entegre savunma ve doğru taktiklerin önemini ortaya koymuştur. 2025 itibarıyla her iki taraf da bir çatışmada ilk vuruşu yapabilecek kapasitededir, bu da çift taraflı caydırıcılığı artırmaktadır.

Diplomatik ve stratejik düzeyde ise bu füzelerin tedariki, Hindistan ve Pakistan’ın dış politikalarının birer uzantısı haline gelmiştir. Hindistan, çok boyutlu ittifaklar kurup yerli sanayiini güçlendirerek stratejik özerklik peşinde koşarken, Pakistan müttefik değiştirme pahasına da olsa ihtiyaç duyduğu teknolojiyi elde etmeye odaklanmıştır (önce ABD, şimdi Çin). Sonuçta Hindistan kendini büyük güçlerle işbirliği yapan yükselen bir güç olarak konumlandırırken, Pakistan Çin’in yakın müttefiki ve bölgesel denge unsuru rolünü pekiştirmektedir.

Bu dengede uluslararası toplumun rolü, kriz yönetimi ve silah transferi kontrolü ile sınırlı kalmaktadır. Jane’s, RAND, SIPRI ve IISS gibi güvenilir kaynakların verileri, Güney Asya’da kalıcı bir hava üstünlüğü tekeline erişmenin her iki taraf için de zor olduğunu, bunun yerine karşılıklı hassas dengenin sürdüğünü ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak, Hindistan ve Pakistan’ın hava-hava füzeleri konusundaki yarışının ne tamamen kazaneni ne de kaybedeni vardır – her hamleye bir karşı hamle ile cevap verilmektedir. Bu durum, tarafları daha temkinli olmaya zorlarken, aynı zamanda en ufak bir hesap hatasında çatışmanın büyümesi riskini de beraberinde getirir. Dolayısıyla, bu hassas denge içinde iletişim kanallarının açık tutulması ve yanlış algılamaların önlenmesi, en az teknolojik üstünlük kadar önem arz etmektedir. Güney Asya’da barış ve istikrarın korunması, büyük ölçüde bu iki nükleer gücün sorumlu kriz yönetimine ve askeri kapasitelerini caydırıcılık çerçevesinde tutmasına bağlı olacaktır.

Kaynaklar:

  • Newdick, Thomas. “The Air-To-Air Missiles That Equip India And Pakistan’s Fighters.” The War Zone, 8 May 2025twz.comtwz.com. (Hindistan ve Pakistan envanterindeki başlıca AAM sistemlerinin teknik özellikleri ve karşılaştırması)
  • Defence News. “India orders Astra weapon in move to break dependence on foreign missiles.” 2 Jun 2022defensenews.comdefensenews.com. (Hindistan’ın Astra Mk1 füze tedariki ve dışa bağımlılığı azaltma stratejisi)
  • Kadidal, Akhil. “Pakistan shows JF-17 Block III fitted with PL-15 missiles for first time.” Janes Defence, 05 May 2025janes.comjanes.com. (Pakistan’ın PL-15 uzun menzilli füzeyi JF-17 ve J-10C platformlarına entegrasyonu)
  • Royal United Services Institute (RUSI). Russian and Chinese Combat Air Trends, Whitehall Report 3-20 (2020) – Justin Bronkstatic.rusi.orgstatic.rusi.org. (Çin yapımı PL-12 ve PL-15 füzelerinin performans değerlendirmesi; Meteor ile karşılaştırma)
  • India Today. “Pakistani AWACS shootdown claim.” India Today, 2025indiatoday.in. (Hava muharebelerinde AWACS platformlarının hedef olmasına ilişkin bölgesel haber iddiaları)
  • PrimeRogue Inc. “Comparative Assessment of the Indian Air Force and Pakistani Air Force (May 2025).” Primerogueinc.com, May 2025primerogueinc.comprimerogueinc.com. (Her iki ülkenin hava kuvvetlerinin platform, destek unsurları ve doktrin kıyaslaması)
  • Kapur, Vivek. “PAF Doctrine – Offensive Defence.” Journal of Defence Studies, vol.7 no.1, 2013idsa.in. (Pakistan Hava Kuvvetleri’nin “taarruzi savunma” doktrininin açıklanması)
  • China-US Focus. “U.S. Sanctions Could Jeopardize Pakistan’s China-aided Missile Program.” 08 Nov 2024chinausfocus.com. (Pakistan’ın Çin’den silah alımına dair ABD yaptırımlarının ve SIPRI verilerinin değerlendirilmesi)
  • IISS – The Military Balance 2023 (veri tablosu) – (Hindistan ve Pakistan’ın AWACS ve savaş uçağı envanter büyüklükleri)primerogueinc.com. (Kapasite karşılaştırması)
  • SIPRI Arms Transfers Database – (Hindistan ve Pakistan’ın füze ve uçak tedarikçi ülkeleri, 2010-2023 dönemi)chinausfocus.com.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here