Rusya’nın Ukrayna’ya düzenlediği son saldırıda kullanılan Oreshnik adlı füzenin, kıtalararası balistik füze (ICBM) sınıfında yer almadığı netleşti. Ancak bu füze, teknik olarak bir ICBM’den türetilmiş olup, nükleer eşiğin altındaki uzun menzilli saldırı kabiliyetlerini barındırıyor. Oreshnik’in kullanımı, konvansiyonel ICBM’lerin stratejik değerine dair küresel tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Oreshnik’in fırlatılması, Ukrayna’nın ABD ve İngiltere tarafından sağlanan ATACMS ve Storm Shadow gibi uzun menzilli füzeleri kullanarak Rusya’ya saldırılar düzenlemesinin ardından gerçekleşti. Kremlin, bu saldırıları “Batılı ülkelerin çatışmaya doğrudan dahil olması” olarak nitelendirdi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Oreshnik’in varlığını ve füzenin Ukrayna’nın doğusundaki Dnipro kentine düzenlenen saldırıda kullanıldığını doğruladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Perşembe günü yaptığı açıklamada, “Amerikan ve İngiliz uzun menzilli silahlarına karşılık olarak, 21 Kasım’da Ukrayna’nın askeri-endüstriyel tesislerinden birine birleşik bir saldırı düzenledik.” dedi. Putin, Rusya’nın kendi tesislerine saldırı düzenleyen ülkelerin askeri tesislerini hedef alma hakkına sahip olduğunu vurguladı.
Putin, modern hava savunma sistemlerinin bu tür bir füzeyi engellemesinin imkansız olduğunu iddia etti. Rusya’nın Oreshnik füzesinin altı ayrı savaş başlığı taşıdığı ve her bir başlığın altı alt mühimmat içerdiği bildiriliyor. Putin, füzenin “nükleer olmayan hipersonik teknoloji” içerdiğini açıklasa da kullanılan yeniden giriş araçlarının türü henüz net değil. Hipersonik füzeler, ses hızının en az 5 katı (Mach 5) hızla hareket eder ve uçuş sırasında manevra yapabilir. Bu, onları takip etmeyi ve durdurmayı oldukça zorlaştırır.
Pentagon, Oreshnik’in RS-26 Rubezh’e dayandığını doğrulamış ve ABD’nin fırlatmadan önce “nükleer risk azaltma kanalları” üzerinden bilgilendirildiğini açıklamıştır.
Balistik Füzeler ve Menzil Kategorileri
Balistik füzeler, menzillerine göre farklı kategorilere ayrılır:
- Kısa Menzilli Balistik Füzeler (SRBM): 1.000 kilometreye kadar,
- Orta Menzilli Balistik Füzeler (MRBM): 1.000-3.000 kilometre arasında,
- Orta-uzun Menzilli Balistik Füzeler (IRBM): 3.000-5.500 kilometre arasında,
- Kıtalararası Balistik Füzeler (ICBM): 5.500 kilometre ve üzeri.
Bu kategoriler arasında, taşıdığı savaş başlıklarının türüne ve konfigürasyonuna bağlı olarak füzenin kabiliyeti büyük ölçüde değişiklik gösterebilir.
RS-26 Rubezh: Oreshnik’in Teknik Kökenleri
RS-26 Rubezh, resmi olarak ICBM sınıfında yer alsa da aslında bir “Orta-Uzun Menzilli Balistik Füze” (IRBM) olduğuna dair uzun süredir kanıtlar mevcut. Bu füzenin RS-24 Yars ICBM’nin kısaltılmış bir türevi olduğu, RS-12M Topol-M sisteminden türetildiği değerlendiriliyor. Putin, Oreshnik’i “orta menzilli” bir füze olarak tanımlarken, ABD yetkilileri bunu IRBM kategorisine yerleştiriyor.
RS-26, katı yakıtlı ve mobil bir balistik füze olup, geçmişte RS-24 Yars ICBM’nin bir türevi olarak tanımlanmıştır. 2008 yılında Moskova Termal Teknoloji Enstitüsü tarafından geliştirilmeye başlanan füzenin test süreci, başlangıçta karışık sonuçlar verdi. 2012’de yapılan test, füzenin kıtalararası menzile ulaşabileceğini gösterse de tam yük ile bu menzili aşamayacağı anlaşıldı. Bu durum, RS-26’nın Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Anlaşması’na aykırı hale gelmesine yol açabileceği için geliştirme çalışmaları 2018’de durduruldu.
Oreshnik’in altı konvansiyonel savaş başlığı taşıdığı ve Soğuk Savaş döneminden kalma Çoklu Bağımsız Hedeflenebilir Yeniden Giriş Aracı (MIRV) olarak işlev gördüğü bildirilmektedir. Bu füze, birçok hedefi aynı anda vurabilecek kapasiteye sahiptir. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) Füze Savunma Projesi Direktörü Tom Karako, MIRV teknolojisinin ilk kez savaşta kullanılmış olabileceğini belirtmiştir. MIRV’ler genellikle nükleer savaş başlıkları için geliştirilmiştir. Oreshnik’in menzilinin yaklaşık 800 km. olduğu tahmin ediliyor ve bu mesafede Kapustin Yar’dan fırlatıldığı bildiriliyor. Ancak savaş başlıklarının türü ve yük kapasitesi net değil.
Bu füzenin kullanımı, Rusya’nın INF Anlaşması’nın sona ermesiyle birlikte IRBM geliştirme çabalarını yeniden canlandırmış olabileceğini gösteriyor. INF Anlaşması, 310 ila 3.410 mil menzilli balistik ve seyir füzelerinin kullanımını yasaklıyordu. 2019’da anlaşmanın sona ermesi, Rusya’nın RS-26 gibi projeleri yeniden değerlendirme fırsatı oluşturmuş olabilir. Putin’in 2018’de RS-26’nın geliştirilmesini durdurma kararının finansal gerekçelerle alındığı iddia edilse de, füzenin farklı bir ad ve konfigürasyonla tekrar sahneye çıkmış olması muhtemel görünüyor.
Konvansiyonel ICBM’lerin Stratejik Değeri
Konvansiyonel silahlandırılmış ICBM’lerin geliştirilmesi birçok ülke için cazip bir seçenek olabilir. Örneğin, ABD’nin 2023 yılında Çin’in bu tür bir sistem geliştirme çabasını değerlendirdiği biliniyor. İsrail’in Jericho 3 adlı ICBM’sinin konvansiyonel yük taşıyabileceği rapor edilirken, Jericho 4’ün geliştirilmekte olduğu belirtiliyor.
Bu tür füzeler, nükleer silah kullanımına gerek kalmadan stratejik hedefleri vurma potansiyeline sahip. Özellikle zaman duyarlı hedefler için konvansiyonel ICBM’lerin kullanımı, caydırıcılık açısından önemli bir avantaj sağlıyor.
Konvansiyonel silahlarla donatılmış bir IRBM kullanmak, Rusya’ya stratejik hedeflere yönelik güçlü bir caydırıcılık sağlıyor. Ayrıca, Batılı güçlere Ukrayna’daki savaşa daha fazla müdahil olmamaları yönünde bir mesaj gönderme amacını taşıyor olabilir. Dnipro saldırısında kullanılan Oreshnik, yalnızca Ukrayna’nın hava savunmasını aşmakla kalmamış, aynı zamanda Avrupa’da yankı uyandıracak bir stratejik hamle olarak dikkat çekmiştir.
Riskler ve Olası Yan Etkiler
Bununla birlikte, konvansiyonel bir ICBM’nin kullanımı, nükleer bir saldırı olarak yanlış algılanma riski taşıyor. Füzenin yüksek hızı, savunmacı ülkelerin tehdit değerlendirmesini ve yanıt verme süresini ciddi şekilde kısıtlıyor. Bu durum, yanlış anlaşılmalara bağlı olarak nükleer bir çatışmaya yol açabilir.
ABD’nin geçmişte denizaltılardan fırlatılan konvansiyonel Trident II füzesine yönelik projeleri durdurmasının arkasında da bu ayrımcılık sorunları yer alıyor. Benzer şekilde, Rusya’nın Ukrayna’ya Oreshnik saldırısı, konvansiyonel olarak silahlandırılmış ICBM’lerin pratikteki rolü ve yaratacağı stratejik etkiler hakkında tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Rusya’nın Oreshnik füzesini kullanarak yalnızca Ukrayna’ya değil, ABD ve NATO ülkelerine de açık bir mesaj gönderdiği görülüyor. Konvansiyonel ICBM’ler, stratejik faydaları kadar doğurabileceği riskler ile de uluslararası güvenlik politikalarında önemli bir yer tutmaya devam ediyor.
RS-26 Rubezh’in türevlerinden biri olduğu düşünülen Oreshnik, Rusya’nın balistik füze programının evrimine dair önemli ipuçları veriyor. Dnipro saldırısı, bu tür silahların savaş alanında nasıl kullanılabileceğini ve oluşturduğu stratejik etkileri ortaya koyuyor. Ancak, Oreshnik’in kesin kimliği ve savaşta kullanımıyla ilgili daha fazla bilgiye ihtiyaç duyuluyor.