ABD ve İsrail’in geçtiğimiz ay gerçekleştirdiği hava saldırıları, sofistike hava kuvvetlerinin hassas hedeflere ulaşma ve yok etme kabiliyetini gözler önüne serdi. Bu yıkıcı saldırılar, İran ve Husi füzelerinin ve insansız hava araçlarının sınırlı etkinliği ile çarpıcı bir tezat oluşturdu. Saldırılar, caydırıcılığı güçlendiren bir güç gösterisi olarak öne çıktı.
Hava savunmasını etkisiz hale getirme ve sert hedefleri yok etmek için gereken ateş gücünü sağlamada sofistike hava kuvvetlerinin önemi giderek artmaktadır. Politik kararlar açısından, hassas hedefleri etkili bir şekilde imha edebilme kabiliyeti, gelecekte planlanan kabiliyetlerden daha güçlü bir caydırıcı unsurdur.
27 Eylül’de İsrail, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ı Beyrut’taki bir sığınakta üst düzey liderlerle bir araya geldiği sırada öldürdü. İsrail uçakları, 80 adet hassas güdümlü delici mühimmatla sığınağı hedef aldı. Silahların özel açılarla bırakılması ve belirli yüksekliklerde patlamaları, saldırının karmaşıklığını ve etkinliğini gösterirken, orantılılığı konusunda bazı soru işaretleri oluşturdu.
16 Ekim’de, ABD’ye ait iki B-2A bombardıman uçağı, Yemen’de Husilerin kontrolündeki bölgelerde güçlendirilmiş beş silah deposunu imha etti. Yaklaşık 13 tonluk GBU-57 bombalarının kullanıldığı bu saldırı, ABD’nin “her yerde ve her şartta hedeflere ulaşma” kapasitesini gösterdi.
26 Ekim sabahında, 100’den fazla İsrail uçağı İran’daki hava savunma ve füze üretim tesislerini vurdu. Üç dalga halinde düzenlenen saldırılar, İran’ın S-300 füze bataryalarını hedef alarak hava savunmasını zayıflattı ve sonraki dalgalara esneklik sağladı. Saldırılar, İsrail’in saldırı kabiliyetini sergilerken, hassas askeri hedeflere yönelik itidalini de gösterdi.
İran’ın Nisan ve Ekim aylarında İsrail’i hedef alan 500’den fazla füze ve insansız hava aracı, hedeflerine ulaşmada başarısız oldu veya sadece hafif hasara yol açtı. Aynı durum, Husilerin Kızıldeniz’deki saldırılarında da geçerlidir. Bu durum, düşük maliyetli insansız hava araçlarına karşı pahalı hava savunma sistemlerinin kullanılması gerektiği gerçeğini değiştirmemekle birlikte, etkinlik farkını ve maliyet değişimlerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
Son haftalarda, ABD ve İsrail’in sofistike hava kuvvetleri, uzun menzilden sertleştirilmiş hedeflere ulaşarak entegre saldırı paketleriyle yüksek etkinlik gösterdi. Buna karşılık, İran ve Husilerin füze ve insansız hava araçları, yalnızca sınırlı bir taciz etkisi oluşturdu.
Hava Kuvvetleri vurucu kabiliyetlerini geliştirirken, bu saldırıların göreceli etkinliğini göz önünde bulundurmalıdır. Karadan fırlatılan füzelere yapılan yatırımlar, hava gücünün vazgeçilmezliğini gölgede bırakmamalıdır. Hedeflerine ulaşabilmek için füze ve insansız hava araçlarının mürettebatlı uçaklarla entegre edilmesi gerekmektedir.