Baykar ve ASELSAN tarafından milli imkânlarla geliştirilen insansız sistemler, Akadeniz’de müşterek harekât kabiliyetini gösteren kritik bir testi başarıyla tamamladı.

Akdeniz’de bulunan TCG Anadolu gemisinden havalanan Bayraktar TB3 SİHA, veri bağı üzerinden yönlendirdiği ASELSAN Albatros-S kamikaze insansız deniz aracını (KİDA) deniz üstündeki hedefe başarıyla sevk etti. Test faaliyetleri; İtalya, Birleşik Krallık, İspanya, Japonya ve Brezilya’dan gelen askeri heyetler tarafından da yerinde takip edildi.

MAM-T, MAM-L ve KEMANKEŞ Atışları Başarıyla Gerçekleşti

Antalya açıklarında icra edilen görev kapsamında, TCG Anadolu’dan peş peşe kalkış yapan iki Bayraktar TB3 görev sahasına ulaştı.

  • İlk TB3, ROKETSAN üretimi milli mühimmatlar MAM-T ve MAM-L ile hedef adasındaki kara unsurlarını vurdu.
  • Diğer TB3, Baykar tarafından geliştirilen yapay zekâ destekli mini seyir füzesi KEMANKEŞ-1 ile hedefi etkisiz hâle getirdi.

Her iki platform da atış görevlerini başarıyla tamamladıktan sonra dönüş manevralarını gerçekleştirdi. TB3’lerden biri TCG Anadolu’ya sorunsuz iniş yaptıktan sonra tekrar havalanarak Keşan’a döndü. Diğer TB3 ise görev planlaması çerçevesinde Keşan’a iniş yaptı.

Türkiye’nin Akdeniz’de gerçekleştirdiği Bayraktar TB3 ve Albatros-S KİDA müşterek harekât testi, yalnızca yeni bir kabiliyet gösterimi değil; deniz-hava entegrasyonunda yeni bir doktrin inşasının işareti niteliğinde.

TB3’ün veri bağı üzerinden Albatros-S’i yönlendirmesi, “distributed lethality” (dağıtık vuruş gücü) kavramının Türk donanmasında ilk kez somutlaşmasıdır.

MAM-T / MAM-L (kısa-orta menzil hassas mühimmat), KEMANKEŞ-1 (mini seyir füzesi / yapay zekâ destekli) kullanılması, TB3’ün çok-katmanlı angajman yapabildiğini gösteriyor.

Albatros-S’nin kamikaze profili, özellikle düşman gemisine, radar istasyonlarına ve kıyı tesislerine düşük maliyetli doygunluk saldırısı (saturation attack) yapabilen taktik bir unsur olarak öne çıkmasını sağlıyor.

TCG Anadolu’nun amfibi gemiden “insansız harekât üssüne” dönüşmesi TB3 SİHA üssü, KİDA komuta merkezi, Mini seyir füzesi platformu gibi çok rollü bir kontrol merkezi haline geliyor.Bu durum Akdenizde insansız görev grubu (Unmanned Task Group) konseptinin geliştiğine işaret ediyor.

Kıyı merkezli A2/AD mimarisine ek olarak, TB3’ün sürekli havada kalışı, KEMANKEŞ ile 200+ km’lik angajman penceresi ve KİDA’nın düşük maliyetli saldırı sürüsü potansiyeli, bu paketi denizde hareketli bir A2/AD kabuğuna dönüştürüyor.

Test, gelecekte şu konseptlerin mümkün olacağını gösteriyor:

  • TB3 hedefi işaretler → KİDA saldırır
  • TB3 ve KEMANKEŞ eş zamanlı saldırı yapar
  • KİDA sürüsü ile saturasyon → ardından TB3 hassas vuruş
  • TCG Anadolu komuta sahası → karadaki SİHA’larla entegre vuruş

Bu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yüksek manevra kabiliyetli, insansız ağırlıklı“kill web” mimarisine geçtiğini gösteriyor.

Türkiye, insansız hava araçları (SİHA) ve insansız su üstü araçlarını (KİDA) entegre eden yeni bir deniz harp doktrinini başarıyla test ederek, TCG Anadolu amiral gemisinin stratejik rolünü yeniden tanımladı. Savunma analistlerine göre bu hamle, Ankara’yı insansız deniz savaşlarında küresel bir standart belirleyici konuma yükseltiyor.

Küresel Ligde Kritik Bir Test

Türk Donanması, dünyada ilk kez SİHA ve KİDA platformlarının yer aldığı müşterek bir saldırı zincirini fiili atış testleriyle doğruladı. Askeri uzmanlar, bu entegrasyonu ABD ve Çin’in üzerinde çalıştığı “ağ merkezli insansız harp” yetenekleriyle aynı sınıfta, ancak operasyonel sahada kanıtlanmış bir kabiliyet olarak değerlendiriyor.

Testin başarısı, Türkiye’nin insansız sistemler pazarındaki rolünü sadece donanım üreticisi olmaktan çıkarıp, karmaşık doktrin geliştiricisi seviyesine taşıdığına işaret ediyor.

TCG Anadolu: “Uçak Gemisi”nden “Güç Projeksiyonu” Merkezine

F-35B programından çıkarılmasının ardından stratejik bir dönüşüm geçiren Türkiye, TCG Anadolu’yu maliyetli insanlı uçaklar yerine, insansız sistemlerin fırlatıldığı bir “Güç Projeksiyonu” (Power Projection) platformuna dönüştürdü.

Bu yeni konsept, milyar dolarlık uçak gemilerine sahip olamayan orta ölçekli donanmalar için maliyet-etkin bir alternatif model sunuyor. Gemi, artık sadece bir taşıyıcı değil, TB3 SİHA’ları ve KİDA sürülerinin yönetildiği yüzer bir komuta merkezi işlevi görüyor.

Uluslararası Gözlemciler ve İhracat Potansiyeli

Tatbikat, NATO müttefikleri ve küresel aktörler tarafından yakından izlendi. İtalya, İngiltere, İspanya, Japonya ve Brezilya’dan gelen üst düzey heyetlerin varlığı, Türkiye’nin geliştirdiği TB3 + KİDA entegrasyon paketinin uluslararası pazarda yeni bir standart haline gelebileceğini gösteriyor.

Analistler, bu sistemin “hazır bir deniz harp paketi” olarak ihraç edilme potansiyelinin, Türkiye’nin savunma sanayii gelirlerinde yeni bir sıçrama yaratabileceğini belirtiyor.

Asimetrik Tehdit: Milyar Dolarlık Gemilere Karşı “Sürü” Doktrini

Türk Donanması’nın yeni doktrini üç ana stratejik sütun üzerine inşa edilmiş durumda:

  1. Sürü Saldırı Yeteneği: Albatros-S sürü konsepti ile TB3’ten gelen sensör verilerinin birleştirilmesi, Aegis sınıfı hava savunma destroyerleri gibi yüksek teknolojili gemilerin savunma sistemlerini dahi aşırı yükleyebilecek (saturation attack) bir kapasite sunuyor.
  2. Uzak Üs Bağımsız Görev: TB3’ün TCG Anadolu’dan kalkıp görev icra ettikten sonra gemiden bağımsız olarak kara üslerine (örneğin Keşan’a) dönebilmesi, operasyonel menzili ve harekat esnekliğini artırıyor.
  3. Maliyet Dengesi: ABD, Fransa ve Yunanistan gibi donanmaların belkemiğini oluşturan fırkateyn, destroyer ve korvetler; TB3, KİDA ve KEMANKEŞ seyir füzelerinden oluşan düşük maliyetli paketler karşısında ciddi bir asimetrik tehdit altında kalıyor.

Bu doktrin, deniz savaşlarında “niceliğin niteliğe meydan okuduğu” yeni bir dönemin habercisi olarak yorumlanıyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here