Geçtiğimiz hafta, Başkan Donald Trump “Amerika için Altın Kubbe” (Golden Dome) adlı yeni füze savunma girişimini duyurdu. Bu proje, Trump’ın abartılı siyasi tarzının bir sembolü gibi görünse de, Batı’nın savunma sistemlerinin hızla gelişen tehditlere karşı yetersiz kaldığı gerçeğini ortaya koyuyor.

Rusya ve Çin’in hipersonik füze gelişmeleri, Kuzey Kore’nin balistik füze ilerlemeleri, İran’ın nükleer programı ve Pakistan’daki sessiz teknolojik gelişmeler, Batı’nın giderek daha savunmasız hale geldiğini gösteriyor. Bu bağlamda, sadece güçlü savunma sistemleri değil; aynı zamanda caydırıcılığı sağlayacak saldırı kapasitesi de büyük önem taşıyor.

Altın Kubbe: Sadece Bir Füze Savunma Sistemi Değil

Golden Dome projesi, geleneksel füze önleyicilerden öte, entegre ve yapay zeka destekli bir ağ altyapısı vaat ediyor. Bu sistem; uzay tabanlı sensörler, sivil ve askeri varlıklar arası bağlantılar ve kara, deniz, hava ve uzay unsurlarını entegre edecek bir mimariyi içeriyor. Ancak henüz erken aşamada olan bu girişim, üretim darboğazları, bileşen eksiklikleri ve sistemler arası uyumsuzluk gibi ciddi zorluklarla karşı karşıya.

Avrupa Cephesinde Durum Daha da Kritik

Avrupa’da durum farklı olsa da en az aynı derecede acil. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, balistik ve seyir füzelerinin savaşlardaki yıkıcı etkisini açıkça ortaya koydu. Avrupa, olası bir Rus saldırısında, kara birlikleri yerine füze tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Buna rağmen füze savunması, Avrupa’nın savunma stratejisinde yıllardır ihmal edilen bir alan olarak öne çıkıyor.

Bugün Avrupa ülkeleri, entegre hava ve füze savunma (IAMD) sistemlerinin yalnızca küçük bir kısmına sahip. NATO’nun Doğu Avrupa savunması için gerekli hava savunma kapasitesinin %5’inden azına sahip olduğu biliniyor. Üstelik Avrupa’nın saldırı kabiliyetleri de sınırlı. İngiltere ve Fransa haricinde hiçbir ülke, Rusya’nın doğu kanadındaki hedeflerine ulaşabilecek menzile sahip füzelere sahip değil.

Avrupa’nın Füze Savunmasında Umut Işıkları

Kısıtlı kaynaklara rağmen bazı gelişmeler var. Avrupa Uzun Menzilli Saldırı Yaklaşımı (ELSA), üretim kapasitesini artırarak daha çeşitli füze portföyleri oluşturmayı hedefliyor. Almanya’nın başlattığı Avrupa Hava Kalkanı Girişimi (ESSI) ise sınırlı da olsa ilerleme kaydetti. Avrupa Komisyonu’nun yeni Readiness 2030 planı da füze savunmasını öncelik haline getirdi.

NATO ise Haziran ayındaki savunma bakanları toplantısında, IAMD ve uzun menzilli saldırı kabiliyetlerini tüm üyeler için stratejik hedef olarak belirlemeye hazırlanıyor.

Ne Yapmalı?

Avrupa, bu tehditle başa çıkmak için acilen stratejik adımlar atmalı:

  • Füze savunma platformlarını çeşitlendirmeli,
  • ABD, İsrail ve Güney Kore gibi müttefiklerle tedarik iş birliklerini artırmalı,
  • Tüm Avrupa ülkelerini kapsayan ortak tedarik planları oluşturmalı,
  • Sistemler arası veri mimarisi kurmalı ve entegrasyonu önceliklendirmelidir.

Ayrıca savunma sanayi tabanını güçlendirmek büyük önem taşıyor. Bugün 18’den fazla ülke Patriot sistemlerini kullanıyor ve ana bileşenlere yönelik küresel talep artıyor. Avrupa, sadece zamanla değil, üretim kapasitesiyle de yarışıyor.

Füze savunma sistemlerinin hayatta kalabilirliği için mobilite de kritik. Kamyonlara monte edilmiş önleme sistemleri ve dağınık sensör ağları, düşman gözetlemesi ve hassas vuruş tehditlerine karşı avantaj sağlar.

Gerçekçilik Şart: Mükemmel Koruma Yoktur

Hiçbir füze savunma sistemi, ne Avrupa’da ne de ABD’de, tam bir güvenlik sağlayamaz. Rusya veya Çin’in geniş çaplı bir saldırısına karşı tam kapsama sağlamak, hâlâ teknolojik bir hayal. Ancak sınırlı, katmanlı ve iyi önceliklendirilmiş bir savunma yaklaşımı, Avrupa’yı daha güvenli kılabilir.

Kaynak: nationalinterest

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here