Keşmir Saldırısı Sonrası Hindistan ve Pakistan Arasında Savaş Alarmı

0
39

Dünya, Orta Doğu, Avrupa ve Pasifik’teki krizler nedeniyle zaten diken üstündeyken, nükleer silahlara sahip Hindistan ve Pakistan arasında yeni bir çatışma olasılığı beliriyor. İki komşu arasındaki uzun süredir devam eden gerginlik, Salı günü tartışmalı Keşmir bölgesinde turistlere yönelik gerçekleştirilen ölümcül saldırının ardından daha da arttı.

Her iki taraf da o zamandan bu yana diplomatik ve askeri önlemler alarak durumu tırmandırdı. Bazı gözlemciler, bu gerilimin silahlı bir çatışmaya dönüşebileceğine inanıyor.

Perşembe günü Hindistan ve Pakistan, karşılıklı olarak vatandaşlarının vizelerini iptal etti. Ayrıca Pakistan, hava sahasını Hint uçaklarına kapattı. Hindistan merkezli The Print’in haberine göre, Pakistan “Pahalgam terör saldırısının ardından Hindistan’ın olası askeri müdahalesine karşı” ordusunu tam teyakkuza geçirdi, Umman Denizi için bir NOTAM (Havacılara/Denizcilere Bildiri) yayımladı ve bir deniz tatbikatı başlattı.

Öte yandan Hindistan’ın Vikrant uçak gemisi halihazırda Umman Denizi’nde konuşlu durumda. Intel Lab İstihbarat Danışmanlık Şirketi’nde jeo-istihbarat araştırmacılarına göre, gemi Keşmir saldırısından önce bölgede konuşlandırılmış olsa da şu anda olası bir gelişmeye karşı devriye faaliyetinde bulunuyor.

Yeni Delhi, Pakistan’a yönelik sınırlı bir hava saldırısı seçeneğini de değerlendiriyor. Bu tür bir saldırı en son, 2019 yılında yine bir terör saldırısının ardından gerçekleştirilmişti.
Times of India‘ya (TOI) konuşan üst düzey bir askeri yetkili, “Masada tam kapsamlı bir savaş dışında çeşitli askeri seçenekler var. Son kararı siyasi liderlik verecek. Eğer devam kararı çıkarsa, misilleme saldırıları bizim belirleyeceğimiz yer ve zamanda gerçekleştirilecek” ifadelerini kullandı.

İç kamuoyunun baskısı altında olan Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Perşembe günü bir mitingde yaptığı konuşmada, “Hindistan her teröristi, destekçilerini ve işbirlikçilerini tespit edecek, izleyecek ve cezalandıracaktır. Onları dünyanın öbür ucuna kadar takip edeceğiz” dedi.

Çatışma riskini artıran bir diğer hamle ise Hindistan’ın İndus Su Anlaşması’nı askıya alması oldu. Associated Press’e (AP) göre, 1960 yılında Dünya Bankası aracılığıyla imzalanan bu anlaşma, her iki ülke için – özellikle Pakistan tarımı için – hayati önem taşıyan nehir sistemlerinin su paylaşımını düzenliyordu.
Al Jazeera’nin haberine göre, Pakistan Ulusal Güvenlik Komitesi (NSC) toplantısı sonrası yayımlanan bildiride, Hindistan’ın su kaynaklarına müdahalesinin “savaş nedeni” sayılacağı vurgulandı ve Pakistan’ın “ulusal güç unsurlarının tamamıyla karşılık vermeye hazır olduğu” ifade edildi.

Himalaya bölgesindeki Cammu ve Keşmir, 1947’de İngiltere’den bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından Hindistan ve Pakistan arasında önemli bir ihtilaf alanı haline geldi. Her iki ülke de bölgenin tamamı üzerinde hak iddia ediyor.
Bağımsızlıktan bu yana Hindistan ve Pakistan arasında dört savaş yaşandı; bunların üçü doğrudan Keşmir yüzünden patlak verdi.

Son büyük kriz, 2019 yılında Keşmir’de Hindistan Merkez Yedek Polis Gücü konvoyuna düzenlenen saldırı sonrası meydana geldi. Bu saldırının ardından Hindistan Hava Kuvvetleri, Pakistan’ın Keşmir sınırına yakın Balakot kentindeki bir cihatçı kampını vurdu. Ertesi gün Pakistan Hava Kuvvetleri, Jammu’nun Rajouri bölgesine misilleme saldırısı düzenledi. Hava çatışmaları sırasında Hindistan, Pakistan’a ait bir F-16’yı düşürdüğünü iddia ederken, bir MiG-21 savaş uçağı da vurularak düşürüldü ve pilot esir alındı.

Bu karşılıklı hava operasyonları, Hindistan ve Pakistan’ın nükleer silah sahibi olmalarından bu yana yaşanan en ciddi askeri gerilimdi.

AP, 2019’da Başbakan Modi’nin Keşmir’in yarı özerk statüsünü iptal ettiğini ve bölgeyi doğrudan federal yönetime aldığını hatırlatıyor. Bu adım, bölgedeki gerilimi artırdı ancak 2021’de iki ülke sınırda ateşkesi yenileyerek göreceli bir sükunet sağlamıştı. Ancak bu sakinlik şimdi bozulmuş durumda.

Bazı uzmanlar, yeni bir Hindistan-Pakistan savaşının cerrahi hava saldırılarıyla sınırlı kalabileceğini öngörse de, her iki ülkenin de nükleer kapasiteye sahip olması, herhangi bir çatışmayı çok daha tehlikeli hale getiriyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here