Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehrileri Atom bombasıyla vurulmuştu. Daha fazla yıkımı göze alamayan Japonya 2 Eylül 1945’te ateşkes anlaşması imzaladı. Atom Bombası dünyada yeni bir çağın başlangıcı olmuştu.
İlk nükleer saldırı sonucunda savaş bitince, batı daki tank üretimi ve gelecekteki rolleri konusunda soru işaretleri oluştu.Amerikanın atom bombası sahip olması tankların üretimini durdurmasına sebep olmuştu. Sovyetler de aynı fikri taşıyordu, fakat fabrikaları tank üretmeye devam etti.
Ağustos 1949’ta sovyet bilim insanları kendi atom bombasını geliştirdi, artık dünyanın gözünde sovyetler Amerika’nın dengiydi.
Tarihler 25 Haziran 1950’yi gösterdiğinde 225 Kuzey Kore tankı Güney Koreye girdi, Güney Kore savunma hattı bir saat içinde düştü. Sovyet üretimi olan bu tanklar japonya savaşında kullanılmıştı.2.Dünya savaşı sona erince Sovyetler ellerinde ne kadar T-34 tankı ve zırhlı araç, 150 ve 203 mm’lik uzun menzilli toplar varsa hepsini Kuzey Kore ve Çin Ordusuna vermişti.
Güney Kore’nin müttefiği Amerika nükleer bomba tehditini öne sürdü, fakat aynı silahtan düşmanlarında olması sebebiyle harekete geçemedi.Bu silahı kullanmak iki taraf için büyük riskti ve Amerika atom bombası kullanmama kararı aldı.Müttefikler Güney Koreyi savunmak için geriye tek seçenek kalıyordu, eskimiş olan tanklarını göndermek.
Kore savaşında tanklar kullanılınca, Amerika tanklardan vazgeçmenin çok zor olduğunu anladı. Kore gibi savaş alanlarının taktik yada nükleer silahlara uygun olmadığı görüldü, konvansiyonel silahlar hala çok önemliydi.
Amerikalı mühendisler yeni bir tank geliştirdi. Bu tanka Amerika tarihinin en önemli generali Patton’un adı verildi. Tanka, T-34 ‘ün topundan daha güçlü olan 90 mm’lik bir top takıldı, fakat tank çok hızlı üretilmişti gerçek savaşta nasıl bir performans vereceği şüpheliydi. Korkulan gerçekleşmedi Patton tankları Sovyet tanklarından geri kalmadı. Nihayet Temmuz 1953 yılında Kuzey Kore ve Güney Kore ateşkes imzaladı.
TANKLAR KARŞI KONULMAZ BASKININ SEMBOLÜYDÜ
Bu arada Avrupa’da yeni bir savaş ihtimali beliriyordu.NATO çerçevesinde ABD Avrupaya atom bombası şemsiyesi ve tank desteği veriyordu.Bundan endişe duyan Sovyetler Birliği 14 Mayıs 1955’de VARŞOVA PAKTI adı altında kendi askeri ittifakını kurdu.Sovyetler kendi ordularını donattıkları gibi başka ülkeleride denetim altına aldı.Bazıları Kızıl Ordu’nun işgali altındaydı, bazılarıda lojistik destek alıyordu. Sovyet Bloku giderek büyüyordu..
Sovyet Birliği Varşova Paktı’nı güçlendirmek için en yeni tank modelleri ile müttefiklerin donatıyordu.Bu yeni tankın adı T-54’tü … tankın topu 100 milimetrelikti NATO’nun tüm tanklarından güçlüydü. Bu büyük topa rağmen küçük bir tank olan T-54’ün vurulması daha zordu. Ayrıca içide dardı ve topu sadece 9 derece yükselebiliyordu.Sovyet mühendisler tank iyileştirme çalışmalarına devam etti, nükleer patlamaya dayanıklı bir sonraki model T-55 üretti. Tank uygun kaplamalar ve filitreleme sistemleriyle mürettebatı nükleer kirlilikten koruyordu.Kalaşnikofa benzetilen T-55 tankı çok güvenilir ve çevik bir araçtı, mükemmel bir zırhı vardı. Sovyetler bir kaç yıl içersinde binlerce T-55 tankı üretmişti, bu güç faktörü tüm Varşova Paktı ülkelerinin başkentlerinde sergilendi.
Başka ülkelerin caddelerine tank sokmanın bazı sonuçları olacaktı. Budapeşte’de 25 Ekim 1956’da özgürlük ve ülkenin Varşova Paktından çıkmasını isteyen 200 bin Macar sokaklara döküldü.Hükümetten bir tepki gelmeyince göstericiler Sovyet sembollerine saldırdırlar. Sovyetlerin cevabı tank göndermek oldu, Macar ordusunun katılmasını istediler fakat Macar tankçılar topluca protestoculara katıldı. Bunun sonucu 28 Ekim 1956’da Sovyetler geri çekildi.
Macarlar kazanmıştı, fakat savaşın daha bitmediğini farkında değillerdi. Sovyet lider Nikita Kruşçev herkese ibret olması için binlerce tankı Macaristana bir daha gönderdi.Bu tarihin en büyük tank konuşlandırmasıydı. Pek çok Macar asker vatandaşlarına destek verdi, karşılarında olağanüstü gelişmiş tank ordusu vardı. Koşullar eşitsizdi, umutsuz bir şeklide Macarlar silahsız halde tanklara saldırdı. Tek silahları içlerine benzin doldurulmuş şişelerdi, bazı tanklar bu molotof kokteyli ile yanıyor ve mürettebat kaçıyordu. Molotof Kokteyli isabet almış bir çok tankın mürettebatı canlı canlı yandı.
Sovyet tankları üç gün içersinde Budapeşte’yi yeniden ele geçirdi. Ortalık sakinleşince başkent sokaklarından geriye 3 bin Macar sivil ve asker ve 700 Sovyet askerin ölüleri kaldı. Tank karşı konulmaz bir baskının sembolüydü.
Rejimin muhalifleri tasfiyesi zalimce ve sürekliydi.Batı’da Macaristan’ın işgali büyük şoka sebep oldu, özellikle batı Berlin’de..Berlinliler bu canavarın yeni kurbanı olmak istemiyordu.Berlin’i sadece NATO koruyabilirdi, Amerika Almanları yatıştırmak amacıyla Berlin Tugayı altında en iyi tank biriliklerinden birini gönderdi. Tugaydaki askerlerin çoğu Avrupada görev yapan Amerikalıların ikinci veya üçüncü kuşağıydı.
AMERİKAN TANKLARI ÇARESİZ DEMİR PERDENİN YÜKSELİŞİNİ SEYRETTİ
13 Ağustos 1961’de Sovyet tankları Berlin sınırına geldi, yanlarında taş ustaları, briketler ve dikenli teller vardı. Berlin Duvarı’nın inşası böyle başladı…Berlin Tugayı tankları alarma geçerek olay yerine geldi, fakat çaresizce Demir Perdenin yükselişini seyrettiler.Avrupa 28 yıl ikiye bölünmüş olarak kalacaktı. Amerikalıların tek başına Sovyet işgalini durduramayacağı anlaşılmıştı. Güçlü bir Alman ordusu şarttı, fakat savaş sonrası çok hassas bir konuydu.
Batı Alman ordusu ABD’den tank almaya başladı, ama alacakları tanklar Sovyet tankları karşısında yeterli değildi. Amerikalı komutanlar sıcak bir çatışma beklemiyordu, çünkü genel ilke olarak saldıran taraf en az 3 kat güçlü olmalıydı. Savunmada olan kısımda istihkam ve lojistik alma yetenekleri, tanklar, toplar gibi imkanları vardı bunları aşmak için çok güçlü olunması gerekirdi.
Batı Alman ordusu Amerikan PATTON tanklarıyla yetinmedi, yeni bir tanka ihtiyaçları vardı. Mühendisler 2.Dünya Savaşı’nın en korkulu tankı “TİGER”i yenileyerek yeni bir tank üretti, tanka LEOPARD ismi verildi. LEOPARD selefleri gibi en son teknolojiyle donatılmıştı, gece görüş sistemi vardı ve her türlü yakıt ile çalışan motora sahipti. Alman ordusu bu tanklar ile Sovyet ordusu karşısında üstünlük kazandığına inanıyordu.Gerçekten yüksek teknolojiye sahip bu tanklar Sovyet generallerini ürkütmüştü. Geri kalmamak için T-55 modeline dayanan yeni bir tank geliştirmeye başlandı.Sovyetler Batıların özellikle Kuzey Denizi’ne ve Manş’a akan nehirlerin üzerindeki köprüleri imha edebileceğini düşündü.Tankların bu nehirleri geçebilmesi için suyun altından ilerlemesini sağlayacak şnorkel sistemi tanklara uygulandı.
İki blok arasındaki silahlanma yarışı ürkütücü boyuttaydı.1 Ağustos 1968’te Sovyet tank biriliklerine hazır ol emri verildi. 20 Ağustos akşamı birlikler toplandı, Slovakya’da karşı bir devrim başlamıştı, Slovaklara yardıma gidiliyordu. Slovakya Macaristan’ın komşusu, Çekoslavakya’nın bir parçasıydı.Bu bölgede önemli ölçüde Macar azınlık vardı. Slovaklar sokaklarda eylem yaparak siyasi reform talep ediyordu. Sovyet liderler göre bu halk hareketi daha önce Macaristan’da olduğu gibi güç kullanarak bastırılmalıydı. NATO birilikleri Çekoslavakya sınırına yığılmıştı bu iç isyanı bastırmak gerekiyordu.Aslında NATO biriliklerinin saldırma gibi bir niyeti yoktu.
PRAG GENÇLERİ TANKLARIN ÇELİĞİNE KELİMELER VE İDEALLERLE KARŞI KOYDU
21 Ağustos 1968 sabahı Sovyet, Macar, Polonya, Doğu Alman ve Bulgar tanklarına Çekoslavakya’yı işgal emri verildi.Doğu Alman ordusu sınırı geçemedi hala 2.Dünya savaşı sonrası Alman işgali çok hassa bir konuydu. Varşova paktı liderleri Budapeşte’den ders çıkarmışlardı, bu kez işin en başında çok sayıda tank ve asker konuşlandırmışlardı. Birliklerin amacı taraf seçme fırsatını vermeden Çek ordusunu etkisiz hale getirmekti. Sovyet liderlerin stratejisi basitti, Slovak ordusunda bulunan Macar azınlık mensuplarının Macarlara ateş etmekte isteksiz olacağını düşünüyorlardı.Nitekim Levice giren Sovyet ordusu hiç bir direniş ile karşılaşmadı. Sovyet stratejisi işe yaradı, konuşlanan Varşova Paktı kuvvetleri Çek ordusunu etkisiz hale getirdi. Artık rahatça Prag’a girilebilir, protestocuları susturabilirdi.
Silahsız kalan protestocuların elinde kalan tek direniş yöntemi yön levhalarını sökerek ve yanlış tarif vererek Sovyet askerlerini oyalamaktı. Özgürlük tutukunu Prag gençleri tankların çeliğine kelimeler ve ideallerle karşı koymaya çalıştılar.Dünya basın organlarında yayılan bir resim vardı. Silahsız bir adam tankın önünde duruyordu, bu resim direnişin sembolü oldu. Sovyet tankları Prag baharını sona erdirmişti fakat bu direniş sembolü bir tohum atmıştı.
Şehir merkezlerine giren tanklar göstericiler için bir baskı sembolü haline geldi. Tankları kullanan Sovyetler için bu araçlar, sivil toplulukların hiç bir şekilde karşı koyamayacağı silahlardı.
SOVYETLER NATO TANKLARI İLE ORTADOĞU’DA HESAPLAŞMAYA GİRDİ
Sovyetler, Avrupadaki çekişmenin uzağında tarafsız bir bölgede NATO tanklarına bir ders vermeye karar verdi. 70’lerin başlarında NATO’nun İsrail’e sağladığa tanklara cevap olarak binlerce Sovyet tankını Mısır ve Suriye’ye nakletti.Ortadoğu’da İsrail çok yalıtılmış bir durumdaydı, İsrail tank birilikleri her an büyük bir saldırı bekliyordu. İsrail’in elinde bulunan İngiliz yapımı CENTURION tankı 1960’den bu yana geliştiriliyordu. İsrailli mühendisler tanka daha etkili bir top ve çöl şartlarında daha uygun dizel motoru takarak tankı daha da geliştirdiler.
Ekim 1973’te Yahudilerin en kutsal günü Yom Kipur’da ülkedeki tüm faliyetler durmuştu, askeri faliyetler de buna dahildi.Mısır ve Suriye bu andan yararlanarak Suriye, Golan tepelerine, Mısır ise Süveyş kanalına ardından Sina yarım adasına saldırdı.
Arap orduları yeni Sovyet teknolojisiyle savaşı kazanacaklarına inanıyordu. Ayrıca İsraile saldırırken yeni nesil tanksavar silahlarına sahipti.Ellerinde meşhur tanksavar roketi RPG-7 yanında Sovyetlerin verdiği SEGGAR tanksavar füzeleri bulunuyordu.
SEGGAR basit bir valizde taşınabilen, bir kumanda koluyla kontrol edilebilen kablo güdümlü bir tanksavar füzesidir.Suriye ve Mısır ordusu bu tanksavar füzesiyle aylarca eğitim almıştı. SEGGAR füzesinin savaş başlığı nerdeyse boştu, içi bakır kaplı ve patlayıcıyla doluydu.Temas anında yaşanan patlama bakırı eritir ve bakır tanka nüfuz ederek yangın çıkarırdı.
İsrail gafil avlanmıştı, Ordu hemen izinleri iptal edip hemen harekete geçti.İsrail savunma gücü ülkesinin bekası için savaşıyordu, hem kendileri hem de tankçıları çok eğitimliydi. Bu önemli bir faktördü, her şey teçhizatta bitmezdi.
Golan tepelerine çok az tank ulaşabilmişti, tanklar mevzi almıştı, aşağıdaki vadi Suriye tanklarıyla doluydu. Suriye tankları ile burun buruna gelen İsrail tankları ateşe başladı, teker teker Suriye tanklarını tahrip ediyorlardı. Fakat İsrail tanklarının sayısı azdı, yakıt ve cephaneleri tükeniyordu. Yavaş yavaş takviye tank ve cephane gelmeye başladı, ilk saldırıda 100 yakın Suriye tankı vurulmuştu. Suriye böyle bir direniş beklemiyordu, Sovyet tanklarıyla kolayca zafer kazanacaklarına inanıyorlardı fakat Sovyet tanklarının bir kusuru vardı.
Sovyet tankları Orta Avrupa ovaları için tasarlanmıştı, Doğu Akdeniz dağları için değildi. Suriye tankları çok alçaktı, topları en fazla dokuz derece yükseliyordu. İsrail’in elindeki CENTURION tanklarının topu 17 derece aşağıya inebiliyordu.Suriye tankları İsrail tankları yüksekte kaldığı için vuramıyordu.Vadideki Suriye tankları geri çekilmeye başladı.
Suriye’nin elinde yeni bir silah olan SEGGAR tanksavar füzeleri vardı. Yaylım ateşi başlattılar İsrail tankları aniden şok dalgasına çarpılmıştı, onlarca İsrail tankı vurulmuştu. Golan tepeleri nerdeyse düşmek üzeriydi, fakat takviye kuvvetler yetişti.Büyük moral ile çarpışmaya giriştiler. İki hafta süren çatışmaların ardından Mısır ve Suriye, 25 Ekim 1973’te ateşkes imzalamayı kabul etti.
Moskova’da Sovyet mühendisler savaşı yakından takip etti ve Suriye’nin yenilgisinden dersler çıkardı. Bu dersleri yeni bir tank üzerinde uyguladılar, bu tankın adı T-72 oldu.Seri üretilen bu tank ateş gücü, hareket kabiliyeti ve zırh kaplaması açısından üstündü. Yom Kipur savaşında kendini ispatlayan güdümlü füzeler T-72 tanklarına uygulandı. Tankın en önemli özelliği otomatik doldurucunun olmasıydı, eskiden dört olan mürettebat ihtiyacı üçe inmişti.
REFORGER OPERASYONU : TANKLAR AVRUPADA, PERSONEL AMERİKA DA
Demir Perde’nin iki yanında tank iyileştirme yarışı olan hızıyla devam ediyordu. Batı Almanya’da mühendisler LEOPARD II’yi geliştirdi.Bu tankın ana özelliği topun tam stabilize olabilmesiydi. Tank tam hızla giderken bile otomatik olarak hedefe kitleniyordu.Alman ordusu topu tanıtmak için hazırladığı reklamda, hızla giden tankın topu üstünde bir bardak bira taşıyordu.Bu ölüm makinesinin böyle eğlenceli bir şekilde sunulduğu son örnek oldu.
Hem NATO hem de Varşova Paktı ülkeleri dev tank filoları kurmak için milyarlar harcadı. Amaç bunları sergileyerek düşmana gözdağı vermek ve onları uzak tutmaktı. Her yıl Demir Perde’nin iki yanında büyük tatbikat düzenliyordu. Bir gün savaşın patlak vermesi beklenen Almanya’nın merkezinde stratejik öneme sahip Fulda boşluğu vardı. Batı’da ABD’nin elit birliği 7.Ordu bu boşluğu savunmaya yardım ediyordu. Thüringen platosu, Ren vadisi arasındaki bölge ABD tankları için ideal bir yerdi.
Fulda boşluğunu korumak Avrupa’daki ABD tank birliğinin önceliğiydi fakat koca bir orduyu orada tutmak çok masraflıydı. ABD, ekonomik baskı altındaydı, Avrupa’daki asker sayısını azaltmak istiyor, fakat bölgeyi savunmasız bırakmak istemiyordu.Çözüm olarak teçhizatları orada depolamakta buldular, buna Reforger Operasyonu’nu adı verildi. ABD’nin zaten Avrupada bir tank ve teçhizat ordusu vardı. Muharebeye hazır binlerce Amerikan tankı Batı Almanya hangarlarında bekliyordu.Mürettebat ABD’de yaşayacaktı ve gerekirse uçakla 72 saatte gelecekti. Bu operasyonun başarılı olması için tankların mükemmel bir durumda tutulması gerekiyordu. Depoda bekleyen tankların bir tanesinin anahtarı kaybolursa, paleti onaramaz yolda kalırdı, tüm aletler tam olmalıydı.
Her yıl sakin Alman köyleri tankların tatbikat alanı oluyordu. ABD’nin Roferger birilikleri her an Almanya’ya çağırılabilirdi.Bu aynı zamanda caydırıcı olması beklenen bir güç gösterisiydi. Roferger birlikleri devamlı teyakkuz halindeydi, NATO liderleri savaşta her günün önemli olduğunu biliyordu. İlk merminin atılmasını bekleyemezlerdi, bu taktik caydırmak amaçlıydı.Savaş başlamadan bu konuşlandırmayı yapabilmek caydırıcıydı.
Demir Perde’nin öbür tarafında da devamlı teyakkuz durumu vardı. Sovyetler ve Doğu Almanya en iyi tank birliklerini Fulda Boşluğu’nun doğusuna konuşlandırmıştı. 80’lerin sonlarına doğru iki Almanya’da tansiyon çok yüksekti. Kimse istemesede her an savaş çıkabilirdi.
TANKLARA MEYDAN OKUYAN ADAM !
Dünya’nın diğer ucunda başka bir olay hiç öngörülemeyen bir şekilde tankların geleceğini değiştirecekti. Nisan 1989’da Pekin’de öğrenciler sokağa çıktı. Daha önce Macaristan’da ve Çekoslavakya’da olduğu gibi özgürlük istiyorlardı ve her hükümet gibi Çin’de isyanı bastırmak için tankları gönderdi. Ama tek bir adam onları durdu…..!
Tankın önünde durarak çok büyük bir cesaret gösterdi. Orada bir ilişki kurulmuştu… tank sürücüsü Tiananmen Meydanında olduğu gibi onu ezip geçmedi. Tanklara meydan okuyan adamın görüntüsü dünya yayıldı. Adam hapsedildi kimliği hiç bir zaman açıklanmadı. Çin ordusu isyancıları acımasızca bastırdı, fakat Macar ve Çek göstericilerinde olduğu gibi bütün dünya tankların sınırını gördü.
İnsanlar tankların içinde ilişki kurabilecekleri insanlar olduğunu bir kez anlayınca o korkunç makinelerin sembolik gücü yok oluyordu.
1989 yazında eşi görülmemiş bir protesto dalgası Varşova Paktı ülkelerini sardı.Pekin’deki protesto olaylarından sonra ülke hükümetleri tereddüt etemeye başladı. İsyanları bastırma emrini verirlerse tankçılar nasıl tepki verecekti ? ….Emirlere uyarlar mıydı ?… Yoksa kan dökmekten kaçınırlar mıydı?…