İsrail’in Cumartesi günü başlattığı karşı saldırı öncesinde İran’daki radar sistemlerini ihlal ederek işlevsiz hale getirdi ve İran’ın önleme kabiliyeti sınırlanarak İsrail hava kuvvetlerinin İran hava sahasına girmesi sağlandı.
KAN’ın Pazartesi günü İranlı kaynaklara dayandırarak yayınladığı habere göre, İsrail’in Cumartesi günü İran’a yönelik misilleme saldırısını başlatmasından kısa bir süre önce İran savunma sistemlerindeki radarlar ihlal edilip donarak işlevsiz hale getirildi. Bu durum, İran’ın hedef önleme kabiliyetini sınırlandırarak İsrail hava kuvvetlerinin İran hava sahasına müdahale etmesine olanak sağladı.
İsrail’in, Cumartesi günkü İran saldırısı öncesinde Suriye’deki radar hedeflerine yönelik bir operasyon düzenlediği ve bu saldırı ile İran’ın radar sistemlerini etkisiz hale getirmeyi amaçladığı belirtildi. Suriye’de gerçekleştirilen bu ön saldırı, İsrail’in Tahran ve Karaj’daki stratejik hedefleri vurmasına olanak tanıyan bir hazırlık süreci olarak öne çıktı.
Yaklaşık 2.000 kilometrelik mesafe kat eden 100’den fazla İsrail uçağının katıldığı operasyonun, ilk dalgada İran radar ve hava savunma sistemlerine yönelik saldırılarla başladığı ifade edildi. Daha önce Suriye’de gerçekleştirilen koordineli saldırının da benzer tehditleri etkisiz hale getirdiği ve İran’ın İsrail’in operasyon planları hakkında bilgi sahibi olmasını engellediği belirtildi.
İran ordusu, İsrail savaş uçaklarının İlam, Huzistan ve Tahran çevresindeki sınır radar sistemlerini vurmak için “hafif savaş başlıkları” kullandığını açıkladı.
The New York Times‘ın, aralarında Devrim Muhafızları Ordusu üyesinin de bulunduğu iki İranlı yetkiliye dayandırdığı haberine göre, başkentin bazı bölgelerine savunma sağlayan İmam Humeyni Uluslararası Havaalanı’nın S-300 hava savunma sistemi de dahil olmak üzere yaklaşık 20 hedef vuruldu.
Times’a göre yetkililer, Tahran’da en az üç Devrim Muhafızları füze üssünün saldırıya uğradığını belirtti. Ayrıca, İsrail’in ikinci dalga saldırılarında İsrail insansız hava araçlarının (İHA) Tahran’ın dış mahallelerindeki gizli Parchin askeri üssünü hedef aldığı, bir İHA’nın üsse isabet ettiği ve diğerlerinin düşürüldüğü ifade edildi. Hangi insansız hava araçlarının kullanıldığı veya silah türünün doğruluğu ise henüz netleşmiş değil.
Jerusalem Post‘un haberine göre, ABD’li ve İsrailli yetkililer, yerel saatle Cumartesi sabahı başlatılan ve “Tövbe Günleri Operasyonu” olarak adlandırılan üç hava saldırısı dalgasının gerçekleştiğini belirtti. İlk dalga İran’ın hava savunma sistemini hedef alırken, ikinci ve üçüncü dalgalar füze ve İHA üsleri ile silah üretim tesislerine odaklandı.
Sosyal medyada paylaşılan uydu görüntüleri, Hocir’deki bir tesisin yanı sıra İran’ın Parchin’de bulunan yeni katı yakıtlı roket motoru fabrikasında ciddi hasarlar olduğunu gösteriyor.
Daha önce yayınlanan haberler göre Parchin, Scud, Fateh 110 ve Zelzal balistik füzeleri için yakıt üretimiyle ilişkili bir merkez olarak biliniyor. Ekim 2014’te Parchin’de büyük bir patlama yaşanmış ve bunun İsrail ya da Amerikan istihbarat servislerinin sabotajının bir sonucu olduğu düşünülmüştü.
İsrail Hava Kuvvetleri’nin Uzun Menzilli Saldırı Kapasitesi
İsrail Hava Kuvvetleri’nin (IAF), uzun mesafelerden saldırılar düzenleyebilen ve yüksek isabet kabiliyetine sahip sert vuruşlu silahları bulunuyor. Rocks ve Air LORA gibi sistemlerden özellikle ROCKS, İsrailli Rafael firması tarafından geliştirildi. Bu, hem hassas güdümlü bomba ailesiyle hem de balistik füze savunma hedefiyle ortak özellikler taşıyan, GPS özellikli bir füzedir. Düşman paraziti altında dahi hedefini bulabilme yeteneği taşıyor.
Air LORA ise İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii (IAI) tarafından geliştirilen, karadan fırlatılan LORA’nın (Uzun Menzilli Topçu) havadan fırlatılan bir versiyonudur. Derin mesafeli havadan karaya füze olarak tanımlanan bu silah, yüksek süpersonik hızı ve her türlü hava koşulunda “ateşle ve unut” özellikli ataletsel/GPS güdüm sistemi ile öne çıkıyor. Füze, fırlatma anında hedef koordinatlarını alabilmekte, bu da aniden ortaya çıkan hedeflere karşı hızlı yanıt verebilmesini sağlıyor. Üretici, füzenin güdüm sisteminin düşman parazitine dayanıklı olduğunu vurguluyor.
IAI, bu sınıfta bir silah ihtiyacının, yer tabanlı hava savunma sistemlerinin uçakları yok etme riskini azaltma ihtiyacından doğduğunu belirtiyor. Bu tehdit, uzun süredir İsrail Hava Kuvvetleri’nin doktrinini şekillendiren bir faktör olmuştur.
İran’ın S-300 Kaybı: İsrail’e Gelecek Saldırıları için Yeni Kapılar Açıyor
ABD’li ve İsrailli yetkililere göre, İsrail’in hedef aldığı askeri unsurlar arasında İran’ın Rus yapımı S-300 hava savunma sistemleri de bulunuyor. S-300’lerin devre dışı bırakılması, İsrail’in gelecekte doğrudan saldırılar gerçekleştirmesi için fırsat yaratıyor. Cumartesi günü imha edilen İran askeri altyapısında, üç adet S-300 uzun menzilli karadan havaya füze sistemi de vardı. Wall Street Journal’a açıklama yapan ismi belirtilmeyen ABD’li ve İsrailli yetkililer, bu değerlendirmeyi paylaştı. Yılın başlarında İran’ın sahip olduğu diğer bir S-300 sistemi de İsrail tarafından hedef alınmıştı.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Institute for the Study of War (ISW), hedef alınan hava savunma tesislerinden bazılarıyla İran’ın batı ve güneybatısındaki stratejik enerji altyapısının korunduğunu belirtiyor. Abadan petrol rafinerisi, Bandar İmam Humeyni enerji kompleksi ve limanı ile Tang-e Bijar gaz sahasındaki tesislerin vurulduğu da ISW’nin tespitleri arasında yer alıyor. ISW’ye göre, “Bu tesislerin çevresindeki hava savunmasının zayıflatılması, onları gelecekteki saldırılara daha açık hale getirebilir.”
Tahran, daha modern bir S-300 versiyonu olan ve 1997’de tanıtılan S-300PMU-2 Favorit sistemini (NATO’da SA-20B Gargoyle olarak bilinir) kullanıyor ve bu sistem gelişmiş anti-balistik füze yeteneklerine sahip. İsrail Hava Kuvvetleri (IAF), yıllar içinde Yunanistan’ın işlettiği S-300PMU-1 sistemleri ve ABD’deki S-300’ler ile eğitim yaparak S-300 tehditlerine karşı taktik geliştirmiştir.
İran’ın S-300 sistemlerini yakın vadede yenilemesi kolay değil. Rusya’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle kendi hava savunma sistemlerine ihtiyaç duyması, bu ekipmanları İran’a transfer etmesini zorlaştırıyor. Aynı sınıftaki S-400 gibi daha yetenekli Rus hava savunma sistemleri için de uzun süre beklemek gerekebilir. Suriye’de olduğu gibi bir ya da iki Rus bataryasının İran’a konuşlandırılması sembolik bir adım olabilir, ancak bu, Rusya’nın kendi hava savunma gereksinimleri göz önüne alındığında düşük bir olasılık olarak değerlendiriliyor.
S-300’lerin kaybı, İsrail’in İran’ın askeri altyapısına saldırı düzenlemesi veya hedef listesini rejim ve nükleer tesisleri kapsayacak şekilde genişletmesi durumunda, İran’ı daha savunmasız bir konuma getiriyor. Ayrıca, İran’ın diğer hava savunma sistemlerinin ve ağ yapısının durumu bilinmiyor; bu sistemler, özellikle siber taktikler ile kinetik olmayan saldırılara maruz kalmış olabilir. İsrail kaynaklı teyit edilmemiş haberlere göre, İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırı planlanmasa da, sıradaki hedeflerin hükümet ve altyapı unsurları olabileceğine dair spekülasyonlar var. Cumartesi günü gerçekleştirilen saldırının İran hava savunmasını zayıflatmış olması, İsrail’in başka operasyonlar için hazırlık yaptığına işaret ediyor.
İran Hava Sahasına Girmeden Yapılan Saldırılar
İsrail’in İran hava sahasına mürettebatlı hava araçlarıyla girip girmediği sorusu belirsizliğini koruyor. Havadan fırlatılan balistik füzeler gibi standoff mühimmatlar, bu sınırlı hedef setinin vurulmasında etkili olabilir. Bu tür bir operasyon, daha az karmaşık ve daha düşük riskli olup, birkaç saat içinde sonuçlanabilir. Aynı zamanda, ABD’nin operasyona doğrudan dahil olmasını gerektirmeyebilir.
Mürettebat kaybı riski de düşük olur, çünkü operasyon Suriye ve Irak gibi İsrail’in uzun süredir planlarına dahil ettiği bölgelerle sınırlı kalacaktır. İsrail, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi hava sahası kullanımına izin verebilecek ülkelerle diplomatik bağlarını güçlendirmiştir. Ancak İran’ın uzaklığı ve düşmanlığı durumu daha karmaşık hale getirmektedir.
ALBM’ler ve Düşman Hava Savunma Bastırma (SEAD) (Suppression of Enemy Air Defenses)
Özellikle ALBM’lerin (Havadan Fırlatılan Balistik Füze) kullanımı ile düşman hava savunmasının bastırılması operasyonlarını gereksiz hale gelebilir. Elektronik savaş ve siber saldırılar gibi özel yetenekler gelecekteki beklenmedik durumlar için kullanılabilir. İnsanlı platformların yerine insansız ve gizli platformların kullanılması da mümkündür.
İsrail’in İran Operasyonu: Ürdün Hava Sahası İhlali İddiası
İsrail’in İran’a yönelik saldırısında Ürdün hava sahasının ihlal edilip edilmediği gündemde. Geçtiğimiz Nisan ayında Ürdün’ün, İran’ın İsrail’e füze saldırılarına karşı savunmada önemli bir rol oynadığı düşünüldüğünde, İsrail’in bu ihlale vereceği yanıtın hem bölgesel istikrarı hem de Ürdün ile ilişkileri korumaya yönelik dengeli bir hamle olacağı tahmin ediliyor.
Ürdün, diplomatik bir yaklaşım benimseyerek İsrail’den hava sahası ihlaline ilişkin bir açıklama talep edebilir. Ürdün hükümeti, İsrail büyükelçisini acil görüşmeler için çağırarak gerilimi düşürmeye yönelik bir tutum sergileyebilir. Ancak Ürdün’ün muhtemelen ılımlı bir duruş benimseyerek tansiyonu tırmandırmaktan kaçınacağı öngörülüyor.
Ülke Hava Sahası Nedir ve Nerede Sona Erer?
Bir ülkenin hava sahası, kara ve deniz sınırlarının üzerindeki hava alanını kapsar, ancak dış uzayı içermez. Hava sahasının bittiği ve uzayın başladığı kesin bir irtifa sınırı bulunmamakla birlikte, genellikle 100 km. yükseklikteki “Kármán hattı” bu sınır olarak kabul edilir. Bu hattın ötesi, 1967 Dış Uzay Antlaşması ilkelerine göre ulusal egemenlikten bağımsızdır ve uluslararası faaliyet özgürlüğüne sahiptir.
Ticari uçaklar genellikle 30.000 ila 40.000 feet arasında seyrederken, savaş uçakları daha yüksek irtifalarda uçabilir. Örneğin, F-16’nın maksimum operasyonel irtifası yaklaşık 50.000 feet (15.000 m.), F-35’in ise yaklaşık 60.000 feet (18.000 m.) civarındadır.