SON GELİŞMELER

-Rusya’nın Askeri Stratejisi: Suriye’den Çekilme, Afrika’da Güçlenme

Rusya, Suriye’den asker ve ekipmanlarını çekiyor.

Libya ve Mali’deki askeri varlığını artırıyor.

-M23 İsyancıları, Goma Şehrini Ele Geçirdi

Şehir, bölgedeki ticaret yolları ve güvenlik dengesi açısından kritik bir noktada bulunuyor.

-Sudan Ordusu, Hartum’daki Kuşatmayı Kırdı

Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF), RSF’yi başkentten çıkarmak için Hartum’un kuzeyinde ilerledi.

-Sahel Devletleri İttifakı (AES) 5.000 Asker Konuşlandırıyor

Burkina Faso, Mali ve Nijer ortak bir güç oluşturuyor.


Rusya, Suriye’den asker ve ekipmanlarını çekiyor

Rusya, Suriye’den asker ve ekipmanlarını çekerken, Libya ve Mali’deki askeri varlığını genişletme çalışmalarını hızlandırıyor. Kremlin’in Mali’deki teçhizat yığınağı, Suriye’deki Esad rejiminin durumundan bağımsız olarak, Savunma Bakanlığı kontrolündeki Afrika Kolordusu’nun güçlenmesini hedefliyor. Özellikle T-72 tanklarının Mali’ye gönderilmesi, Ukrayna savaşındaki zırhlı araç kayıpları düşünüldüğünde dikkat çekici bir stratejik hamle.

Rusya’nın Libya’daki Hareketliliği

Rus kargo uçakları ve gemileri, 2024’ün son çeyreğinde Suriye ile Libya arasında yoğun askeri taşımacılık gerçekleştirdi. An-124 ve Il-76 tipi uçaklarla yapılan uçuşlar, Libya’nın Bingazi yakınındaki al Khadim hava üssüne askeri ekipman sevk etti. Uydu görüntüleri, Rusya’nın Libya’nın güneyindeki Matan al Sarra hava üssünü yeniden inşa ettiğini ve buradaki altyapıyı geliştirdiğini ortaya koyuyor. Libya Ulusal Ordusu lideri Halife Hafter’in oğlu Saddam Hafter, üssün güvenliğini sağlamak için yerel güçleri görevlendirdi. Aynı zamanda Rusya, olası yerel tehditleri bertaraf etmek için üssün çevresindeki yerel kabilelerle işbirliğini artırdı.

İtalyan haber ajansı Agenzia Nova, Rusya’nın Suriye’deki askeri varlıklarını, Çad ve Sudan sınırına yakın güney Libya çölünde bulunan Matan al Sarra Hava Üssü’nün yeniden inşası için yönlendirdiğini bildirdi. Ajansa göre, Rusya Aralık 2024’te bu üsse askeri teçhizat ve Suriyeli subaylar transfer etti. Uydu görüntüleri, Rus güçlerinin pist yenileme çalışmalarını aktif olarak sürdürdüğünü ve üssün depolama alanlarını restore ettiğini doğruluyor. Ayrıca, üssün konut, depo, kontrol kuleleri ve güvenlik çitleri gibi yeni altyapıya ihtiyaç duyduğu ifade edildi.

Matan al Sarra Hava Üssü’nün faaliyete geçmesi, Rusya’nın Libya, Nijer ve Çad’daki ortaklarıyla ilişkilerini güçlendirecek ve bu ülkeler arasındaki çöl sınırlarında faaliyet gösteren yasadışı kaçakçılık ağları üzerindeki kontrolü artıracaktır.

Halife Hafter ile Nijerya cuntası, 2024 yılının Şubat ve Ağustos ayları arasında sınır kontrolü, askeri işbirliği ve serbest ticaret bölgeleri oluşturma konusunda görüşmeler yapmak üzere dört kez bir araya geldi. Ayrıca Saddam Hafter, Haziran 2024’te Çad Cumhurbaşkanı ile bir araya gelerek işbirliği süreçlerini hızlandırdı.

Agenzia Nova’nın Ağustos 2024’deki bir haberine göre, Halife Hafter, Çad ve Nijer ile bir anlaşma yaparak Çadlı isyancıları ve kaçakçıları Libya sınırından temizledi. Bu işbirliği, Nijer’den Libya’ya petrol taşınmasını ve Çad’dan Libya’ya BM silah ambargosunu ihlal edecek şekilde silah sevkiyatını mümkün kılacak serbest ticaret bölgelerinin oluşmasına zemin hazırladı.

Mali’de Artan Rus Varlığı

Rusya, Mali’ye 2024 yılında 100’den fazla zırhlı araçtan oluşan bir askeri konvoy gönderdi. Bu konvoyda BTR-82, VPK-Ural ve Tigr tipi zırhlı personel taşıyıcılar ile T-72 tankları ve BMP-3 piyade savaş araçları yer aldı. Açık kaynak analizleri, bu konvoyun Rusya’nın Suriye’de kullandığı taktik birimlere benzer bir yapıda olduğunu gösteriyor. Kremlin, bu yığınağı, Wagner Grubu’nun Afrika’daki etkisini azaltarak Savunma Bakanlığı kontrolünü pekiştirme planları çerçevesinde gerçekleştirdi.

Wagner Grubu’nun lideri Yevgeny Prigozhin’in ölümü sonrası Rusya Savunma Bakanlığı, Mali’deki Wagner varlığını azaltarak kontrolü Afrika Kolordusu’na devretme sürecini hızlandırdı. Bu geçiş sırasında, Wagner savaşçılarına ağır silah ve mühimmat desteği sağlanmaya devam edildi. Ancak Wagner’in operasyonlarında büyük bir değişiklik yaşanmadı ve grup, üniformaları ve geleneklerini koruyarak Rus Savunma Bakanlığı ile uyumlu çalışmayı sürdürdü.

Mali’deki altın rezervleri, Rusya’nın ekonomik ve askeri varlığını güçlendirmesi için kritik bir kaynak oluşturuyor. Mali cuntası, Kanadalı madencilik şirketi Barrick Gold’a ait operasyonları askıya alarak, elde edilen 245 milyon dolarlık altını Rusya ile yapılan askeri anlaşmalarda kullandı. Bu durum, Rusya’nın Mali’deki ticari çıkarlarını artırırken, bölgedeki varlığını uzun vadeli hale getirme planlarını destekliyor.

M23 İsyancıları Goma’yı Ele Geçirdi: Demokratik Kongo’da Kriz Derinleşiyor

Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusundaki stratejik öneme sahip Goma şehri, M23 isyancıları tarafından ele geçirildi. Görgü tanıkları, isyancıların silah sesleri arasında şehrin merkezine girdiklerini belirtti. Birleşmiş Milletler (BM), saldırıların durdurulması çağrısında bulundu.

Goma’nın düşmesi, bölgedeki çatışmaların şiddetlenmesine neden oldu. Güney Afrika, barış gücü askerlerine yönelik saldırılar nedeniyle Ruanda’yı uyardı ve daha fazla saldırının “savaş ilanı” olarak değerlendirileceğini belirtti. Bu gelişmeler, Güney Afrika ve Ruanda arasındaki diplomatik ilişkileri gerdi.

İspanya’nın Kinşasa Büyükelçiliği, artan şiddet olayları nedeniyle 3 Şubat’tan itibaren kapılarını kapatma kararı aldı ve ülkedeki İspanyol vatandaşlarına güvenlik önlemlerini artırmaları ve gereksiz seyahatlerden kaçınmaları konusunda uyarıda bulundu.

M23 isyancıları, Goma’da kontrolü sağladıktan sonra yönetim yeteneklerini göstermeye çalışıyor. Şehirde elektrik ve mobil hizmetleri yeniden başlattılar, Ruanda ile sınırı açtılar ve yöneticileri şehri yönetmek üzere eğittiler. Ayrıca okulların 48 saat içinde yeniden açılmasını planlıyorlar.

Şiddetli çatışmalar nedeniyle Goma’da yüzlerce sivil hayatını kaybetti veya yaralandı. Hastaneler, silah ve şarapnel yaralanmalarıyla dolup taştı. Birleşmiş Milletler ve yardım kuruluşları, sokaklarda çok sayıda ceset bulunduğunu ve sağlık çalışanlarının da çatışmalardan etkilendiğini bildirdi.

M23 isyancıları, Goma’nın güneyine doğru ilerleyerek Güney Kivu eyaletindeki bazı bölgeleri ele geçirdi. Kongo Devlet Başkanı Félix Tshisekedi, gençleri orduya katılmaya çağırdı ve isyancılara karşı seferberlik ilan etti.

M23 isyancılarının Goma’yı ele geçirmesi, bölgedeki insani krizi daha da derinleştirdi. Birleşmiş Milletler, çatışmaların durdurulması ve insani yardımların ulaştırılması için acil eylem çağrısında bulundu.

M23’ün İlerlemesi ve Bölgedeki Çatışma Riski

M23’ün ilerleyişi, M23 ile müttefik Ruanda güçleri ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni (DKC) destekleyen BM ve Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) güçleri arasında çatışma riskini artırmaktadır. Bu tür çatışmalar, M23 ve Ruanda için Goma’yı ele geçirmesiyle diplomatik ve askeri maliyetini yükseltecektir.

BM, Aralık 2024’te doğu DKC’de 3.000 ila 4.000 Ruanda askerinin M23 ile birlikte savaştığını ve M23 operasyonlarını “fiilen kontrol ettiğini” bildirdi. BM ve ABD, Ruanda’yı M23’e gelişmiş askeri teçhizat, topçu, takviye ve lojistik destek sağlamakla suçladı.

BM ve SADC’nin Müdahalesi

BM ve SADC güçleri, 23 Ocak’ta hükümet yanlısı güçleri desteklemek için Sake’nin batısına tanklar konuşlandırmıştı. Aynı zamanda, Goma ve Sake’yi savunmak için FARDC ile iş birliğini artırdıklarını duyurdular. Ancak DKC hükümeti, BM’yi M23’e karşı yeterince müdahalede bulunmamakla suçlamaktadır.

M23, 23 Ocak’ta BM ve SADC güçlerine düşman olmadığını, ancak herhangi bir saldırıya karşı kendini savunacağını açıkladı. 24 Ocak’ta ise BM ve SADC’nin “savaşa müdahil olmaktan kaçınması” gerektiğini yineledi. M23’ün 2012’de Goma’yı ele geçirdiği dönemde, BM’nin çekilmesinin ardından FARDC güçleri hızla çökmüştü.

Maden Kaynakları ve İkmal Hatları Üzerindeki Kontrol

M23’ün ilerleyişi, grubun kritik maden kaynakları ve Ruanda’ya giden ikmal hatları üzerindeki kontrolünü güçlendirmektedir. Ocak ayında M23, Kuzey Kivu’daki Ngungu’nun yanı sıra Güney Kivu’daki Numbi ve diğer bazı kasabaları yeniden ele geçirdi. Bu gelişme, M23’ün Güney Kivu’ya doğru genişleyen hakimiyetini gösteriyor.

Ngungu, Rubaya’daki kazançlı koltan madenleri ile Numbi çevresindeki mineral zengini bölgeler arasında bağlantı sağlayan stratejik bir noktadır. Minova ve Masisi merkezinin ele geçirilmesiyle M23, FARDC’nin iletişim hatlarını kesmiştir.

BM, M23’ün Nisan 2024’ten bu yana Rubaya’daki koltan madenlerinden yaklaşık 800 milyon dolar vergi topladığını bildirdi. Ocak ayında Masisi ve Güney Kivu’ya doğru ilerleyen M23, tantal, kalay ve altın içeren yeni maden bölgelerine ulaşmıştır. ABD, tantal ve kalayı elektronik üretiminde kullanılan kritik mineraller olarak tanımlamakta ve Kongo hükümeti, Apple’ı bu mineralleri kullanmakla suçlamaktadır.

M23 ve Ruanda, Goma çevresindeki ikmal hatlarını kontrol etmektedir. Minova’nın ele geçirilmesi, Kivu Gölü üzerinden mineral ve askeri lojistik için yeni ulaşım koridorları açmaktadır. Ayrıca, M23, Minova Körfezi’nden günlük 40 ton mal geçişinden vergi alabilecek duruma gelmiştir.

Barış Görüşmeleri ve Politik Gerilimler

Ruanda destekli M23 saldırısının zamanlaması, DKC ile Ruanda arasındaki barış görüşmelerinin Aralık 2024’te çökmesinin ardından, Ruanda’nın müzakerelerdeki konumunu güçlendirme çabası olarak değerlendiriliyor.

DKC Devlet Başkanı Félix Tshisekedi, Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame ve Angola Devlet Başkanı João Lourenço’nun katılımıyla planlanan 15 Aralık zirvesi, tarafların müzakere temelinde anlaşamaması nedeniyle iptal edildi. Ruanda, DKC’nin M23 ile doğrudan diyalog kurmasını talep ederken, DKC hükümeti M23’ü “terörist örgüt” olarak tanımlayıp, doğrudan müzakereyi reddetti.

Bir Avrupa diplomatı, “Tshisekedi ve Kagame’nin tekrar aynı masaya oturabileceğini öngörmek zor” ifadelerini kullandı.

Sudan’da Son Durum: SAF’ın Hartum’daki Stratejik İlerleyişi

Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF), kuşatma altındaki birliklerini desteklemek ve Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (RSF) başkentten çıkarmak amacıyla Hartum’un kuzeyinde ilerlemeye devam etti. 24 Ocak 2025’te SAF, savaşın başladığı Nisan 2023’ten bu yana ilk kez Hartum’daki SAF Karargâhı üzerindeki kuşatmayı kırarak, SAF Sinyal Kolordusu ve SAF Karargâhı’ndaki birliklerini birbirine bağladı.

RSF, 2023’ten bu yana Hartum’un büyük bölümünü ve Nil’in batı yakasındaki güney Omdurman’ın bazı bölgelerini kontrol altında tutuyor. SAF’ın son ilerlemeleri, Eylül 2024’te başlatılan bir operasyon kapsamında Hartum’daki kuşatılmış mevzileri rahatlatma çabalarının bir parçası olarak gerçekleşti.

Hartum’da Çatışmalar ve SAF’ın Hedefleri

19 Ocak’ta görgü tanıkları, RSF’nin savaşçılarını ve ağır silahlarını kuzey Hartum’daki Bahri bölgesinden doğu Hartum’a doğru çektiğini bildirdi. 21 Ocak’ta ise Sudan medyası, SAF birliklerinin Bahri ve Halfaya Köprüsü yakınlarında ilerlediğini duyurdu. 11 Ocak’ta SAF, Sudan’ın merkezindeki stratejik Wad Madani şehrini RSF’den geri aldıktan sonra güneyden Hartum’a doğru ilerleyişini sürdürdü.

Hartum’un SAF tarafından ele geçirilmesi, Sudan’daki güç dengesini değiştirebilecek kritik bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Bu stratejik zafer, SAF’ın kendisini Sudan’ın tek meşru askeri gücü olarak konumlandırma amacını destekliyor.

Uluslararası Destek ve RSF’ye Karşı Mücadele

SAF Komutanı General Abdel Fattah al-Burhan, uluslararası destek kazanmak amacıyla 2023 yılından itibaren birçok bölgesel ve küresel ziyaret gerçekleştirdi. Burhan, Mısır, Katar, Güney Sudan ve Türkiye liderleriyle görüşmeler yaparak SAF’ın uluslararası toplumdaki meşruiyetini artırmaya çalıştı. Ayrıca, Eylül 2024’te BM Genel Kurulu’nda RSF’yi “terörist grup” olarak tanımlama çağrısında bulundu.

Hartum’un SAF İçin Önemi

Hartum’un SAF kontrolüne geçmesi, askeri ve siyasi açıdan kritik bir dönüm noktası olacak. Bu gelişme, SAF’ın Nil Nehri’nin doğu yakasındaki hakimiyetini sağlamlaştırmasına ve RSF’yi Batı Sudan’daki kalelerinde mağlup etmeye yönelik gelecekteki operasyonlara hazırlanmasına imkân tanıyacak.

Şehirdeki Jabal Awliya Baraj Köprüsü, RSF’nin Hartum’a giriş ve çıkış için kullandığı son güzergâh konumunda. Ayrıca, Hartum’un havaalanları ve askeri altyapısı, Sudan’ın Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan’a kıyasla daha merkezi bir konumda bulunuyor. SAF’ın Hartum’u kontrol altına alması, lojistik ve operasyonel açıdan büyük bir avantaj sağlayacak.

Somali’de DEAŞ Operasyonları

Somali’nin kuzeyindeki Puntland bölgesinde, Somalili güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen isyan karşıtı operasyonlar, DEAŞ bağlantılı militanlarını geriletse de, uzun vadede örgütü tamamen zayıflatacak veya ortadan kaldıracak koşulları oluşturmadı.

Puntland hükümeti, 26 Aralık’ta yaptığı açıklamada, DEAŞ militanlarını saklandıkları bölgelerden çıkarmak ve örgütün Cal Miskaad Dağları’ndaki destek noktalarını dağıtmak amacıyla bir operasyon başlattığını duyurdu. 16 Ocak’ta Somali medyası, Puntland Güvenlik Güçleri’nin (PSF) operasyonlarının “son ve en kritik aşamasına” ulaştığını bildirdi. PSF, operasyon sırasında çok sayıda DEAŞ karakolunu, eğitim kamplarını, silah üretim tesislerini ve örgüte ait bir mahkemeyi imha ettiğini açıkladı.

PSF, operasyon sırasında silahlı ticari quadcopter dronlar dahil olmak üzere ISS’ye ait çeşitli silahları ele geçirdi ve örgütün kuyularını ve gıda depolarını yok etti. Puntland hükümeti ve PSF yetkilileri, operasyonlara yerel destek sağlamak ve DEAŞ’ın ilerleyen süreçte yeniden güçlenmesini önlemek amacıyla Bari bölgesindeki yerel liderlerle bir dizi toplantı düzenledi.

Ancak, Puntland operasyonu, DEAŞ’ın finansal kaynaklarına doğrudan darbe vurmadı. Örgüt, bölgedeki işletmelere baskı uygulayarak ve liman başkenti Bosaso’da haraç toplayarak her ay yüz binlerce dolar gelir elde ediyor. Ayrıca, DEAŞ militanları, operasyonlar sırasında Cal Miskaad Dağları’ndaki mağaralara çekilerek örgütün varlığını sürdürebilmesi için stratejik avantaj sağladı.

PSF’nin keşiflerinde, DEAŞ’e ait bazı karakolların terk edilmiş halde bulunduğu, bunun da örgütün operasyonları önceden tahmin edip farklı noktalara yayıldığını gösterdiği belirtildi. PSF, şimdiye kadar “düzinelerce” DEAŞ savaşçısını öldürdüğünü ve az sayıda esir aldığını açıklasa da, bu rakamlar BM’nin DEAŞ’e dair tahmini olan 600-700 savaşçının oldukça altında.

Afrika’daki DEAŞ yapılanmaları için bir komuta ve kontrol merkezi gibi hareket ediyor. Örgüt, Doğu ve Güney Afrika’da faaliyet gösteren DEAŞ militanlarına finansal destek, eğitim ve lojistik sağlamak amacıyla kullanılan “al-Karrar” isimli bir ofise ev sahipliği yapıyor.

Bununla birlikte, DEAŞ’ın Afganistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DRC), Mozambik ve Yemen’deki DEAŞ bağlantılı gruplara fon ve eğitmen gönderdiği biliniyor. Özellikle Afganistan’daki DEAŞ-Horasan Vilayeti’ne (ISKP) yapılan para transferleri, ISKP’nin Batı’ya yönelik saldırı planlarındaki kritik rolü nedeniyle ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturuyor.

Sahel Devletleri İttifakı: 5.000 Askerlik Güç Sahaya Çıkıyor

Sahel Devletleri İttifakı (AES), önümüzdeki haftalarda 5.000 askerden oluşan ortak bir güç konuşlandıracak. Nijer Savunma Bakanı Salifou Modi, 21 Ocak’ta yaptığı açıklamada, bu gücün Burkina Faso, Mali ve Nijer’de faaliyet göstereceğini ve kendi personeli, koordinasyon sistemi, hava ve kara unsurları ile istihbarat kaynaklarına sahip olacağını belirtti.

AES, Mart 2024’ten itibaren kontrgerilla operasyonlarını artırmayı hedeflediğini ve Temmuz 2024’te ortak bir güvenlik gücü ile askeri eylemler için birleşik bir plan oluşturmayı kabul ettiğini duyurdu.

AES’nin Askeri Operasyonları ve Karşılaştığı Zorluklar

Kuruluşundan bu yana AES, üye devletlerin sınırları boyunca drone saldırılarını koordine etmeyi başarsa da kara operasyonlarını etkin bir şekilde yürütmekte zorluk yaşadı. 2024 yılı içinde sadece iki ortak kara operasyonu düzenlendi:

  1. Temmuz ayında Burkina Faso’nun kuzeyinde önemli bir yolun güvenliğini sağlamak için Burkina Faso-Nijer ortak devriyesi gerçekleştirildi.
  2. 18 Aralık’ta Mali’nin kuzeydoğusundaki isyancı üslerine karşı hava ve kara harekâtı düzenlendi.

Savunma Bakanı Modi, bazı ortak operasyonların halihazırda yürütüldüğünü belirterek, muhtemelen bu harekâtları ve 26 Aralık’ta Cemaat-i Nusrat el-İslam ve el-Müslimin (JNIM) komutanına yönelik ortak hava saldırısını kastettiğini ifade etti.

Sahel Bölgesindeki Güvenlik Riskleri

AES, Burkina Faso, Mali ve Nijer sınırları boyunca genişleyen güçlü isyancı destek bölgeleriyle mücadele edebilmek için kara operasyonlarını artırmak zorunda.

  • İslam Devleti Sahra Vilayeti (ISSP), Mali’nin kuzeydoğusu ve Nijer’in kuzeybatısında stratejik kontrol merkezleri kurdu. Örgüt, bu bölgede şeriat uygulamaları getirerek güvenlik güçlerine ağır kayıplar verdirdi.
  • ISSP ayrıca, Burkina Faso ile Nijer arasındaki kritik RN23 yolunu kontrol ederek, Nijer’in tedarik hatlarını tehdit ediyor.
  • JNIM, 2023’ten itibaren orta Mali ve kuzeybatı Burkina Faso’da destek bölgelerini genişletti. Örgüt, bölgedeki siviller üzerinde vergi toplama, okul kapatma ve tahliye gibi uygulamalarla hakimiyet kurarak, kilit ulaşım koridorlarını hedef almak için bu alanları kullanıyor.

Bu durum, Sahel bölgesinde güvenlik istikrarsızlığının artmasına neden olurken, AES’nin önümüzdeki süreçte daha kapsamlı kara operasyonları düzenlemesini zorunlu kılıyor.

ARKA PLAN BİLGİ

Sahel Devletleri İttifakı (Alliance des États du Sahel, AES), Batı Afrika’nın Sahel bölgesinde bulunan Mali, Burkina Faso ve Nijer tarafından oluşturulan bir konfederasyondur. Bu ittifak, üç ülkenin askeri, siyasi ve ekonomik iş birliğini derinleştirmeyi ve güvenlik tehditlerine karşı ortak bir duruş sergilemeyi amaçlamaktadır.

Kuruluş Amacı ve Hedefleri:

  • Güvenlik İş Birliği: AES, üye ülkelerden birine yönelik herhangi bir silahlı isyan veya dış saldırı durumunda, diğer üyelerin askeri yardım sağlamasını öngören bir savunma anlaşması imzalamıştır.
  • Ekonomik ve Siyasi Entegrasyon: İttifak, üye ülkeler arasında serbest dolaşımı sağlamak, ortak bir yatırım bankası kurmak ve stratejik sektörlerde (madencilik, enerji, tarım gibi) ortak projeler geliştirmek için çalışmaktadır.

Mali, Burkina Faso ve Nijer, 2020-2023 yılları arasında gerçekleşen askeri darbelerle yönetim değişiklikleri yaşamış ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’ndan (ECOWAS) ayrılma kararı almışlardır. Bu süreçte, Fransa gibi eski sömürge güçleriyle askeri ve diplomatik bağlarını keserek, güvenlik tehditlerine karşı ortak bir yaklaşım benimsemişlerdir.

Ocak 2025’te, AES’nin 5.000 askerden oluşan ortak bir kuvveti, Sahel bölgesindeki güvenlik tehditleriyle mücadele etmek üzere konuşlandırılmaya hazır hale gelmiştir. Bu güç, kendi hava unsurları, ekipmanları ve istihbarat kaynaklarına sahip olacak şekilde yapılandırılmıştır.

AES’nin kuruluşu, bölgedeki güvenlik ve istikrarın sağlanması için önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Üye ülkeler, terörle mücadele ve ekonomik kalkınma konularında daha bağımsız ve ortak bir politika izlemeyi hedeflemektedir.

Cemaat-i Nusrat el-İslam ve el-Müslimin (JNIM), 2 Mart 2017’de Mali merkezli dört radikal grup—Ensar Dine, El-Murabitun, Macina Kurtuluş Cephesi ve El-Kaide’nin İslami Mağrip kolunun (AQIM) Sahra Emirliği alt grubu—birleşerek oluşturduğu bir terör örgütüdür. Bu birleşme, gruplar arasındaki iş birliğini resmileştirmiştir. Örgütün lideri Iyad Ag Ghaly, JNIM’in El-Kaide’nin Mali’deki resmi kolu olduğunu belirtmiş ve El-Kaide lideri Ayman el-Zevahiri’ye bağlılık yemini etmiştir.

JNIM, Batı Afrika’da şeriata dayalı bir İslam devleti kurmayı ve bölgedeki Batı etkilerini ortadan kaldırmayı amaçlayan Selefi-cihatçı bir örgüttür. Örgüt, El-Kaide’nin küresel cihat ideolojisiyle uyumlu hareket etmekte ve yerel toplulukların desteğini kazanmak için bölgesel anlaşmazlıkları ve şikayetleri kullanmaktadır.

Kaynaklar: Reuters, AP, ISW, DNİ, DW, TRTHABER, AA, SETAV,

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here